Bu nasıl oluyor diye soracak olursanız hemen anlatmaya başlıyorum. Siyasi olayların çok fazla olduğu zamanların sonrasında genelde gençlerin ailelerinden duyduğu ortak bir cümle vardı. ‘’ideolojik olaylara karışma’’, ‘’siyasilerin ortamına girme’’ veya ‘’kavgalara karışma’’ cümleleri mutlaka kulağınıza gelmiştir. Olaylara karışması istenmeyen gençleri durdurmanın bir yolu gibi görünüyordu aileler için. Temelde niyet gençlerin değişim karşısında dirençli olması ve var olan düzenlerinin bozulmamasıydı. Hayriye hanım her evde vardı yani.
Başka bir açıdan bakalım. Yıl 2013. Gezi olayları zamanında televizyonlarda güzellik yarışmaları veya penguen belgeselleri gösterildi. Olaylar ancak birkaç gün sonrasında haberlere konu olabildi. Hayriye hanım bu sefer ev içerisinde değil stüdyolardaydı. Bazen muhabir bazen kameraman bazen de habercinin ta kendisiydi. Hayriye hanım şekil değiştirmiş olsa da niyet aynıydı. Aman ağzımızın tadı kaçmasın, düzen bozulmasın.
Bir de televizyonda gösterilen diziler var diğer yanda. Her türlü şiddetin ve zorbalığın gösterildiği ancak değerlerimize uygun olmayan alkolün sansürlendiği bir medya alanı. Hayriye hanımlar burada da iş başındaydı. Sansürün gerekçesi olarak özendirme veya örf adetlerimiz gösterildi. Oysaki şiddetin ve ayrımcılığın açık bir şekilde gösteriliyor olması nasıl bizim geleneğimizde olabilirdi hiç sorgulanmadı. Sorgulandığı anda da işte o meşhur replik karşımıza çıktı. Aman karışmayın, boşuna uğraşmayın, ağzımızın tadı bozulmasın, tadımız kaçmasın denildi.
Her ailenin bir üyesi ile özdeşleştirebileceğimiz Hayriye Hanım, aslında hayatımızın her alanındaydı. Sadece biz görmüyorduk. Ama ses çıkarmadığımız her olay noktasında bizler de Hayriye Hanım rolünü yaşıyorduk. Artık neye ses olacağımızı şaşırdığımız noktada yeter yoruldum diye düşünüp bırakmışlık duygusuna kapılabiliyoruz. Tepki almaktan çekindiğimiz noktalarda köşemize çekilebiliyoruz. Popüler ifade ile konfor alanımızdan çıkmıyoruz.
Hepimizin hayatında var olan Hayriye Hanımlar vücut veya şekil değiştirse de mantık ve ana fikir hiç değişmiyor. Ağzımın tadı kaçmasın diye sustuğumuz çok şey oldu. Her geçen gün artan fiyatlar, giderek artan geçimsizlik, hayat şartlarının giderek zorlaşması, artan ayrımcılık ve değersizleştirme gibi birçok konuya alıştık. Sustuk. Artık tepkisiz kalmayı öğrendik. Temelde sorgulamayı bıraktık ve duyarsızlaştık. Bir noktaya dikkat çekmek insanlara da ‘duyar kasma’ dedik. Buraya kadar okuyanların iç sesini dile getiriyorum hemen. ‘’Aman ağzımızın tadı kaçmasın Tuğba, boşver.’’. Ne dersiniz gerçekten öyle mi?