Bir daha anladım Hazreti Muhammed’in "içiniz sıkılırsa veya dünya sevgisi büyürse içiniz de" hastanelere mezarlıklara gidin demesinin hikmetini...
Keşke diyorum şimdi her birinizin gözüne baka baka keşke biz O Peygambere kulak veren Onu dinleyen ümmet olsaydık...
Biliyorum bazıları benim bu arzuma alaycı alaycı gülüyor, daha çok entelektüel ve kendilerini kutsayan solcu arkadaşlar...
Neyse önemli değil...
Yüzlerce insan...
Yüzlerce çocuk...
Yüzlerce yaşlı...
Daha çok yoksulluk akan gözlerinden...
Bir çare peşinde, iyi olma umuduyla bir oraya bir buraya koşuşturuyorlar...
Ve bir daha dünyanın çok matah yer olmadığını düşündüm, ekmek hakkı için söylüyorum tuz hakkı için söylüyorum dünya çok matah bir yer değil, özellikle bizim gibi bir yanı yoksulluk bir yanı sevgi aşk olan kişiler için...
Nasıl olsa bir gün öleceksin dedim kendime, bu gün ölsen ne kaybedersin veya ne kazanırsın üç gün sonra, üç sene sonara ölsen?
Varsıl biri olarak ölsen ne olur, yoksul biri olarak ölsen ne olur?
Neden aklıma düştüyse aklıma düştü...
Hani ölünce orada da görüşmek var deniyor ya...
Deniyor ya zerre miktarı alacak alınacak hak sahibine verilecek diye... Denmiyor mu, sizler de inananlar değil misiniz bu adaletin orada olacağına?
Hastanede beklemek böyle bir şey olsa gerek... Mesela bu görüşmenin nasıl olacağını hayal ettim...
Zenginler ile yoksullar nasıl görüşecekler, eğer görüşülecekse? Mesela güç ve makam yetki sahiplerinin ihlal ettikleri hak nasıl alınacak verilecek hak sahibine?
Zenginlere bir ayrıcalık var mı, şimdi burada olduğu gibi veya makam sahiplerine... Aklıma düştü, mesela kentin yöneticileri Belediye Başkanı Vali Kaymakam orada da üstenci bir bakışla bakabilecekler mi insanlara?
Zenginler zengin oldukları için orada da, lüks evleri pahalı arabaları olacak mı orada da devam edecek mi yaşadıkları konforlu hayat?
Yoksullar orada da mı yoksul olacak acaba? Rabbim beni affetsin soru üstüne soru içimde...
Aslında ben yükü en çok soru olan bir adamım her zaman... Hiç azalmadı içimde taşıdığım soruların sayısı...
Hani uzaktan gelen bir bedevi mescitte sahabeye "içinizden hanginiz Peygamber?" diye sorunca, şu su dağıtan kişi kişi var ya işte Peygamber o diyorlar...
Artık o su dağıtanlar yok...
Artık çok uzaklardan belli oluyor kentin efendilerinin kim olduğu Valinin Belediye Başkanının Kaymakamın kim olduğu, hata partilerin ilçe başkanlarının kimler olduğu belli oluyor yanlarında dolaşan kişilerden bile...
Müslümanlar arasında söylenip durduğuna bakma "komşu açken kendisi tok sabahlayan tam iman eden değildir" denip durmasına kimilerinin, hep eskide kaldı bu sözler...
Sonra içime döndüm elimi tuttum kendi kendime
Üzülme!
Sahip olmadığın dünya nimetlerini yokluğuna sakın üzüme!
İçim aydınlandı, sanki bir bahar geldi kondu içime, yeni şiirler yazmak geçti içimden...
Belki yazarım
Artık hiç bir şey beni üzmeyecek, hiç bir şeyi dert etmeyeceğim...
Ama asla razı olmayacağım haksızlıklara kime yapılırsa yapılsın.
Kısacası
Ne zaman nerde ne şekilde öleceğimi asla dert etmeyeceğim...