Gördüğü olumsuzluklar karşısında, duyduğu yalanlar karşısında üzülmeyen insanlardan korkarım ben...
Sorumsuz insanlardan da, “Bana ne” diyenlerden de... En çok “Beni sokmayan yılan bin yıl yaşasın, bana ne” diyen insanlar korkunç insanlardır bence... Neden yazmaya, söylemeye çalışıyorum bunları...
Çünkü ey insanlar, ey şehir ahalisi ve ey Müslümanlar, siyaset adına ülkemizi yönetenler, yönetmeye çalışanlar, kentleri yönetenler insanlara yalan söylüyorlar...
Yalan diyorum, yalan söylüyorlar ve çoğunuz bu yalanların farkındasınız ama susuyorsunuz ama duymazdan bilmezden geliyorsunuz, ama çoğumuzun hak diye, hakikat diye bir derdi kalmadı gibi...
Derdim mi ne? Derdim ülke bir gün bu yalanların dolanların, talanların, haramların altında kalır, hep birlikte daha kötü günlere gideriz eğer şimdiden yalana karşı, talana karşı, karanlığa karşı direnmeyi akıl etmezsek...
Mesela çoğunuz nasıl izah ediyorsunuz, hele AK Parti’li arkadaşlar nasıl izah ediyorlar, ülkede bir dönem bile “yani 4 yıl” milletvekilliği yapan birine yüz bin lira emekli maaşı verilirken ve onlar da bunu seve alırken, yerken, içerken, öte yandan senelerce prim ödemiş birinin on bin lira emekli maaşına mahkûm edilmesini “kendiniz varsıl olsanız bile” bundan rahatsızlık duymuyorsanız, bu adaletsizliğe göz yumuyorsanız, sahi nasıl hak üzere olabiliyorsunuz dersem, ne dersiniz?
Bu konular üstüne binlerce yalan söylemiyorlar mı yöneticiler ve biz tok ne bilsin açın halinden desek yanlış bir söz mü etmiş oluruz?
Ve sonra din adına konuşanlar, din adına ahkâm kesenler nerdeyse hepsi yalan söylüyorlar, inanın ortalıkta dolaşan din Allah’a ait bir din değil, kendimizi kandırmakla elimize ne geçecek?
Ne deniyor dinin yasalarında “Komşusu açken, tok sabahlayan bizden değildir ya da yeterince iman etmemiştir” bunlar bildiğimiz, duyduğumuz şeyler doğru...
Ama kimseler ciddiye almıyor, ülkeyi yönetenler ciddiye almıyor, şehirleri yönetenler ciddiye almıyor. Valiler, Kaymakamlar, Belediye Başkanları ciddiye almıyor, almıyorlar, almıyorlar...
Almış olsalar en köhne ev kiralarının bile 15 bin lira olduğu bir yerde bu insanlar 10 bin lira maaş ile nasıl geçinir? Ne yerler, ne içerler diye uykuları kaçması gerekiyor. Hele birde ev kirası veriyorsa...
Umurlarında mı, herhangi birinin rahatını bozduğunu, uykusunun kaçtığını söyleyecek biri var mı aranız da...
Feryadım, çığlığım insan bu kadar değersiz kılınmamalı bu kadar çaresiz bırakılmamalı, acı çekmemeli ülkesinde şehrinde köyünde, hele adaletten, kardeşlikten söz ederek umut verilmeye çalışıyorsa...
Ben mutlak insanlıktan, insan onurundan söz ediyorum, ben “Fırat kenarında bir kurt bir kuzuyu kaparsa kendini ondan sorumlu sayan” Ömer’in adaletinden söz ediyorum...
Yoksa bir yandan israf edilmemeli derken, bir yandan milyon dolarlık makam arabaları ile dolaşan Diyanet İşleri Başkanı’nın adaletinden değil...
Allah’ım vakti gelsin artık güzel günlerin...