Ne yapalım susalım mı?
Sen biliyorsun da “kulunuz işte” naz makamında söylüyoruz onlardan şikâyetçiyiz, onların yapıp ettiklerinden asla razı değiliz... Çünkü kendileri ihtişam içinde muhteşem hayatlar sürerken, en yüksek maaşları alırken en pahalı makam arabaları ile dolaşırken, senin kullarının pek çoğu evine ekmek götürme derdinde, fakat götüremiyorlar...
Bir türlü dertlerini acılarını duyuramıyorlar yemin ederim...
Evlerinde rahat uyuyamıyorlar evlerinin kiralarını veremiyorlar, sevinçle “gel kızım seni kucaklayayım” diyemiyorlar, küçük kızlarına...
Bunların böyle olduğunu sen biliyorsun Allah’ım, ama kendilerinden şikâyetçi olayım diye nazımdan, onlardan çaresiz bırakılmış yoksul kullarının hakkını al diye, gülüşleri alınan çocukların gülüşlerini geri versinler diye, sözlerim sana verilmiş bir dilekçe...
Makamları mevkileri güçleri yetkileri ne olursa olsun, insanların bu hallerine duyarsız kalanların hepsinden şikâyetçiyiz...
Belediye Başkanlarından Kaymakamlardan Valilerden hatta şehrin müftüsünden camilerdeki imamlardan, en çok en öndeki siyasetçilerden...
Zira bizi çok kırdılar, çok görmezden duymazdan geldiler... Sende biliyorsun kendileri tarif edilmez hayatlar sürerken, başka insanları yani senin kullarını yani insan kardeşlerimi yani yoksulları çok ama çok incitiyorlar...
En azından ben kendim “Beni duyun benim gibileri duyun diyorum” kimseler duymuyor sesimi, üstelik salak yerine koyduklarını ima ediyorlar...
Sabah akşam gök ekini gibi düşlerimizi biçiyorlar, eski yağmur serinlikleri de yok artık... Hasret bırakıldık buğday kokusuna dağ kokusuna kuş sesine...
Sadece kendilerini düşünen kendilerini kutsayan adamlar kadınlar çoğu...
Sana anlatacaklarım söyleyeceklerim var Rabbim, şikâyetlerim var dünya dolusu...
Duy beni diyeceğim de, biliyorum duyacaksın...
Bir bardak suya birkaç zeytine muhtaç olmaktan öte muhtacım sana ve başka kimi kulların da... İnsanlara haksızlık edenleri adaletsizlik edenleri onları incitenleri sen de incit Allah’ım, canımız çok acımasaydı bu duaları etmez bu istekler de bulunmazdık, bunu biliyorsun...
Çok yordular bizi, çok üzdüler çok yalan masal anlattılar, sana şikâyetçi olmayalım da ne yapalım?
Bizi kendinden uzak etme, sesimizi duymamazlık etme...
Senden başka gidecek kapımız mı var?