Ey şehir ahalisi, inanın ben de böyle yazılar yazmak istemezdim, çünkü ben bunları yazdıkça daha çok kızıyorlar beyaz adamlar, kimi yetkililer kimi makam sahipleri, hatta kimi Müslümanlar...
Ama çok küçükken öğrendim haksızlık karşısında susmanın adaletsizlik karşısında sumanın zalimlik olduğunu...
Haksızlık karşısında susan “dilsiz şeytandır” der hazreti Muhammed...
Onlar duymasa da duymak istemese de biz söylemeye devam etmeliyiz ülkede haksızlık olduğunu, şehirlerde talan yapıldığını, yoksulların canının acıdığını, kimi hanelerin çaresizlik içinde olduğunu...
Olmayan şeyleri mi yazıp söylüyorum, merhameti azalmadı mı insanların çoğunun, bazı ev sahiplerinin kiracılarına yaptığı zulmü görmüyor musunuz duymuyor musunuz?
Kimlerin umurunda bu çaresiz insanların hali, umurunda mı yetkili arkadaşların Kaymakamın Müftünün Belediye başkanını, hatta mahalle camisindeki imamın umurun da mı?
Hani insanlıktan söz ediliyordu, hani düşenin elinden tutulacak hani herkesin karnı doyacaktı yaşadığımız mahallede şehirde...
Kentin mecnunu gibi yazmaya, yalana yalan demeye haksızlık yapanlara siz haksızınız, ikiyüzlülere siz ikiyüzlüsünüz demeye devam edeceğiz...
Hem de onların bizi daha çok görmezden geleceklerini bile bile...
Elbette taşınması zor bir yük...
Söyleyin bir insan olarak, bir Müslüman olarak bu yükü taşımanın kolay olmadığını size söylemenin duyurmanın ne mahsuru ne sakıncası var?
Kentin halini görünce yoksulların çaresizliğini görünce, talan edilen dağları görünce “CANIM ACIYOR” Demek neden anlaşılmıyor ki...
Mesela sizden biri bir yerde bir yangın görse “hele geceyse” sesinizin çıktığı kadar bağırmazmısınız “ey insanlar kalkın uyumayın yangın var demez misiniz?”o yangın düşmanınızın bile evini sarsa?
Her gece her sabah her akşam böyle deli divaneşeyler düşüyor aklıma... Çocuklarımın karnın doyurmak için seviştiğini söylüyor bir kadın ve nefret ettiğini insanlardan...
Tamam, yazıp söylüyorum, ama içimde cevabını bulamadığım sorular çoğalıyor durmadan...
Allah aşkına mahallenizin imamına veya kentin müftüsüne sorun, ne fark var aç kalmış bir kediyi bir kuşu bir canlıyı doyurmakla aç kalmış bir insanın doyurmanın ne farkı var bize anlattıkları dinin yanında?
Ya da susuz kalmış bir canlıya su vermenin, susuz kalmış bir insana su vermenin...
Unutmayalım Âlemlerin Rabbi Allah/Allah bütün canlıları Rabbi... O Rab hatırına yeniden elden geçirelim kendimizi merhametimiz insanlığımızı...
Çünkü yolun sonu hayır değil, bu gidişatı değiştirmezsek...