Hayat Kalitemizi Nasıl Arttırabiliriz?

     İnsanın sağlıklı ve derinlikli uyuması hem bedenin hem de beynin sağlıklı olmasını sağlar. Gün içinde yorulduğunuzda vücudunuz atık maddeler üretir bu durum gece uykuda temizlenir. Uyku ile bağışıklık arasında bağlantı çok kuvvetlidir. Sağlıklı ve düzenli uyuyan bireylerle grip, nezle gibi enfeksiyonlar daha az görülür. Mümkün olduğunca uyuduğunuz yerin karanlık olmasına dikkat edin. Çünkü ışık alan yerlerde melatonin hormonu yeterli salgılanmaz. Aynı zamanda sağlıklı ve yeterli uyuyanlarda kansere yakalanma ihtimali daha azdır.

    Dengeli beslenme, bireyin hem zihinsel hem bedensel olarak sağlıklı olmasını sağlar. Günümüzde bireylerin dengeli ve yeterli beslenmeyle ilgili problemleri var. İç dünyamız karışıksa, kötü duygularımız varsa bu duyguları bastırmak için karbonhidrat eğilimimiz artar. İnsülin direncimizin artmasıyla serotonin ve dopamin hormonu da yükselişe geçer. Böylece kişi kendini daha iyi ve mutlu hisseder. Paketli ve asitli gıdalar tüketirken de dikkat etmekte fayda var.

     Bedenimizin sürekli olarak harekete ihtiyacı vardır. Fiziksel egzersizler yapmak yaşam kalitemizi yükseltir. Örneğin, her gün yarım saat yürümek hem kalp atımına hem de ruhsal anlamda kendinizi iyi hissetmenize yardımcı olur. Spor yapmanın bağışıklık sistemine de faydası vardır. Egzersiz yapan insanlar bilgileri daha hızlı öğrenirler. Egzersiz demek, kapalı spor salonuna gitmek demek değildir. Bahçede çalışmak, markete yürüyerek gitmek de egzersizin içerisinde yer alır.

 Beynimizi en çok yoran şey monoton olmaktır. Günlük hayatta her gün aynı şeyleri yapmak zamanla beynin zayıflamasına sebep olur. Beyni giderek az kullanmak unutkan olma ihtimalini arttırır. Bu sebeple monotonluktan çıkıp beyni harekete geçirmek önemlidir. Mümkünse en az bir tane kendinize hobi edinin.

   Kendi benliğinizi anlayabilmek için bir başkasına ihtiyacınız vardır. Bu da ilişki kurmakla mümkündür. Yakınlık kurabildiğiniz, bağ kurabildiğiniz dostlarınız varsa vücudunuzda oksitosin hormonu da bir o kadar üretilmeye başlar. Ne kadar çok üretilirse iç dünyanızı o kadar daha iyi anlayabilirsiniz. Oksitosin hormonunda, temas kurmak da bağlanmayı arttırır ve kötü duyguları çabuk siler.

  Yalnız kalabilmek, zaman zaman tek başına idare edebilmek beyin için önemlidir. Çünkü tekrar bağ kurduğumuz insanlarla bir araya geldiğimizde daha kaliteli bir ilişki kurabilir ve karşımızdaki insanın kıymetini daha iyi anlayabiliriz.

    Duyguları kağıda yazmak zihne çok iyi gelir. Yazı yazmak karmaşık duyguları ve düşünceleri daha net görmemizi sağlar. Kağıda yazdığımız şeyleri beynimiz daha çabuk eyleme geçirir. Yazmadığımız şeyler obsesyona (takıntı) dönüşür.

    Başkalarının hakkında dedikodu yapmak beyni olumsuz etkiler. Kişi çevresindeki insanları ne kadar çok eleştiriyorsa ruhsal olarak o kadar bozuk demektir. Dedikodu yaptığı, eleştirdiği durumun benzeri bireyin kendisinde de var demektir. Bir kısmı bilinçdışındadır. Bu durum zihnin yansıtma özelliği ile kişi farkında olmadan ortaya çıkar. Sürekli kötü duyguları anlatan insanlar, içsel olarak çok fazla sorun yaşayan ve içsel dünyalarına dönemeyen insanlardır. Kişisel gelişimle uğraşan bireylere baktığımızda dedikoduyu, eleştiriyi daha az yaptıkları gözlenmektedir.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }