Ancak ben Oğuz Atay’la tanışmak için yanlış kitabı seçtim sanırım. Dili ne kadar akıcı olsa da kitap beni gerçekten çok baydı. Zaten kalın kitapları okumak kolay değildir üstüne o kitap intihar eden karamsar ve hayata “tutunamayan” bir adamla ilgiliyse çok daha zor oluyor. Belki bu kadar kalın olmak yerine 400 sayfalık bir kitap olsaydı okuması daha keyifli olabilirdi. Çünkü böyle olunca çoğu sayfada ben ne okuyorum şu an ya ne zaman bitecek bu kitap diye düşünerek okudum.
Cidden nerdeyse 1 ayımı aldı bitirmem ve günlerce yüzüne bakmadığım zamanlar oldu. Kitap okumaktan soğuttu beni bildiğin. İntihar edenlerle rahatça empati kuramıyorum özellikle de böyle psikolojik olarak bunalımlar
çok anlayabileceğim durumlar değil. Bu yüzden ne Selim’le ne de Turgut’la hiçbir ortak düşüncem yoktu. Belki çok düşünen karamsar insanlar için güzel bir kitap olabilir ama benim gibi uçan kuştan umutlanıp olabildiğince optimist olmaya çalışan biri için fazla iç bayıltıcı
bir kitap.
Ha bu arada Kinyas ve Kayra kitabı da kalın ve karamsar bir kitaptı fakat o kitabı çok beğenmiştim. Çünkü orada kronolojik olaylar vardı bir sayfasında seviniyorken bir sayfasında üzülüyor öbür sayfasındaysa sinirleniyordum. Yine de Oğuz Atay’dan umudumu kesmeyip başka kitaplarında da şansımı denicem ancak bu kitabın sayfalarına bir daha dokunmak istemiyorum.