İnsan psikolojisi biriciktir

Birey, doğumdan ölümüne kadar geçen sürede yaptığı kişisel seçimlerle yaşantısını şekillendirirken, yaşamın beraberinde getirdiği ve kontrolü altında olmayan evrensel kurallarla ve kanunlarla da yüzleşmek durumundadır.

Zaman zaman bireylerde diğer insanlarla benzer davranışlar ve duygular gözlemlenebilir ve bu gayet doğaldır. Nitekim insan anatomisi ve duygu sistemi kişiden kişiye çok büyük farklılıklar göstermez. Kimi zaman bu benzerlikler bize psikolojik olarak ruh sağlığı alanında birçok ipucu da sunabilir. Lakin bu ipuçlarından hareketle bireyin duygu, düşünce ve ruh sağlığına dair kesin yargılarda bulunmak hatalı olacaktır. Bu konuyu biraz daha somutlaştırmak adına şu örneği verebiliriz. Annesini 7 yaşında yitirmiş bir bireyin yine annesini 7 yaşında kaybetmiş başka bir bireyle tamamıyla uyumlu duygu davranış ve düşüncelere sahip olmadığını görebiliriz. Bu noktada çevre ve genetik faktörlere bağlı olarak bireylerde bu farklılığın belirginleştiğini söyleyebiliriz. Bu örneği biraz daha derinleştirmek için aile bireylerimizden yola çıkabiliriz. Çoğu zaman ortak bir yaşantıyı paylaştığımız kardeşlerimiz de bizimle duygu, düşünce ve davranış konusunda %100 uyum göstermemektedir. Nitekim Bireysel Psikoloji kuramının kurucusu Avusturyalı psikiyatr Alfred Adler’in ortaya koyduğu doğum sırası teorisi de kardeşler arası farklılığın bulunduğunu ve ortak yaşantıya sahip olunmasına rağmen kardeşlerin psikolojisinin birçok faktörden etkilendiğini iddia etmektedir. Örneği daha da derinleştirdiğimizde ise karşımıza ikiz çocuklar deneyleri çıkmaktadır. Bunların bir kısmı etik olmayan bir yapı barındırdığı için araştırma sonuçları tam olarak değerlendirilmemiş ve makale olarak yayınlanmamış olsa da, ikiz çocuklarda genetik benzerlik olmasına rağmen çevresel faktörlerin etkisiyle bireysel farklılıklar gözlendiğini söylemek mümkündür. Sonuç olarak iki insan %90 oranında benzer bir yaşantı deneyim ve genetik altyapıya sahip olsa bile %10’luk farklılık o bireyin psikolojide farklı bir birey olarak ele alınmasını gerektirir. Bu sebeple psikoterapide bireyi tanımadan ve gözlemlemeden, çıkarım yapmak, bireyin düşüncelerini yorumlamak ve cüretkâr tahminler yapmak riskli bir yaklaşım olabilmektedir. Bu sosyal yaşamımızda böyledir. Size kendisini ifade etmeye çalışan bir insana ‘Erkek arkadaşınla aran bozulmuş seni anlıyorum ben de aynı durumu yaşadım sen şunları yap her şey düzelir’ cümlesini kurmak karşınızdaki insanın biricikliğini yok sayan ve anlaşılamadığını hissetmesine sebep olabilecek riskli bir cümledir. Yine benzer olarak ‘Baban öldü biliyorum benim de ölmüştü bu kadar kafana takma ye, iç, gez her şey daha iyi olacak ben öyle yaptım şu an bomba gibiyim’ gibi bir cümle kurmak da yine karşınızdaki insan için hayal kırıklığına sebep olabilir. Bu cümlelerin tamamı varsayımdan güç almaktadır. Oysa her insanın hikayesi farklıdır ve psikolojileri varsayımla değerlendirilemeyecek kadar hassastır. Cümleleri değerlendirecek olursak babası ölen insanın gezecek parası olmayabilir ve o an depresif ruh haliyle mutlu bir geleceği planlaması hayal etmesi çok zor olabilir. Erkek arkadaşı için tavsiye alan insanın erkek arkadaşının karakteri diğerinden farklı olabilir ve bir ilişkide işe yarayan yöntem diğer ilişkide ters tepebilir. İşte tüm bu sebepler bize göstermektedir ki insan psikolojisi biriciktir ve anlaşılmak ister. Bu yüzden her insana hassas bir biçimde yaklaşmamız ve hikayesini bütünüyle dinlememiz gereklidir.   Bunun için de toplumsal olarak en büyük sorumluluklarımızdan be sorunlarımızdan biri olan etkili iletişimi öğrenmemiz ve öğretmemiz gereklidir.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }