Kezzap yüzüne değil yüreğine atılmıştı

Geçen sene vizyona giren ‘Bergen’ filmi dikkatimi çekti. Hayatı film olmadan önce Bergen'le ilgili çok bir bilgim yoktu açıkçası. Tek bildiğim kocası tarafından yüzünün kezzapla yakıldığı ve bu yüzden "Acıların Kadını" unvanını almasıydı. Filmi izleyince ise o yüzüne atılan asidin sadece kalıcı bir hasar olduğunu, Bergen için asıl yaranın yüzünde değil, gönlünde ve hayal kırıklıklarında yer aldığını öğrendim.

Filmi baştan sona değerlendirecek olursak eğer oyunculuklar, ödüllere tabi tutulacak kadar kaliteliydi. Cidden herkes rol yapmamış, rolü yaşamış resmen. Bu film için sadece Farah Zeynep Abdullah'ı övmek emeğe saygısızlık olur bence. Evet, Farah Zeynep Abdullah da karakterini beyaz ekrana gayet uygun bir şekilde aktarmıştı ama Erdal Beşikçioğlu ve Tilbe Saran.... tam bir ustalık eseri sunmuşlardı.

Filmin konusu ise ne kadar doğruyu yansıtıyor bilemem. Bergen gerçekte de bu kadar asi ve güçlü bir kadın mıydı emin değilim. Çünkü içerisinde tezatlık yaşayan bir karakter olarak anlatılmış. Ne kadar şımarıklıkları olsa da ölümden korkmayan bir kadınmış ona eminim ama.

Filmi izlerken ise hiç ağlamadım. Normalde sulugöz biri olduğum için elimde kağıt mendillerle girmiştim o sinema salonuna ama duygusal bakımdan hayal kırıklığıydı. Yine de hakkını yemeyeyim, bir sahnesinde duygulandım onun da arkadan gelen fon müziğiyle alakası olduğunu düşünüyorum. Bilemiyorum belki Bergen'in hayatıyla ilgili asıl konuyu bildiğim için de duygusal anlamda çok fazla etkilenememiş olabilirim. Mesela ‘Müslüm’ filminde konuyla ilgili hiçbir bağım ve bilgim olmadığından her sahnesinde "Bu kadar da olmaz, ciddi misin ya?" diye tepkiler vererek ağlamaktan göz pınarlarımı kurutmuştum. ‘Bergen’ filminde o hissiyatı tam anlamıyla alamadım. Film boyunca üzüldüğüm tek karakter de Bergen'in annesi oldu. Bergen'in kendisine çok üzülemedim. Üzülmek yerine seyir boyunca sinir krizleri geçirdim. Günümüzde de birçok örneğiyle rastlaştığımız, o benim kocam, döver de sever de kafa yapısına sahip olmasaydı belki de her şey bu kadar kötü ilerlemeyecekti. Bergen’in başına ne geldiyse hep affettiğinden geldi. Lanet olsun içindeki insan sevgisine...

Filmin en güzel noktası ise sonunda Halis Serbest ve İstanbul sözleşmesiyle ilgili yazılanlar oldu. Umarım böyle yapımlar sayesinde bazı konularda farkındalık kazanılır ve bazı adımlar atılır artık.

Yine de böyle bir filmde emeği geçen herkesin eline yüreğine sağlık. Halis Serbest gibi bir 'insanın' yaptıklarını bütün bir Türkiye'nin izlemesi çok mantıklı bir hareket. Ne kadar film Adana'da gösterimden kaldırılsa da herkes izledi sonuçta.

Kısacası müzik tarihimizde yer alan ve ses getiren bu konuyla ilgili olan yapımı ben izlemenizi öneririm. İzlerken keyif alacağınıza ve filmden çıktıktan sonra uzun uzun yorumlar yapacağınıza adım gibi eminim.

Ve buradan da anladığımız gibi kızlarrrrr, seven erkek sözde bırakmaz ve bir ilişkide sözlü, cinsel, fiziksel, maddi, manevi herhangi bir şiddet varsa o ilişkiden de hayır çıkmaz. Çünkü şiddetin hiçbir türlü affı ya da açıklaması yoktur. Güzel kalplerinizi taşlaşmış kütükler için harcamayınız. Sevgi her şeyi çözer ama sevgisizliği asla. İyi seyirler.

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }