Birileri haram, helal deyip duruyor. Camilerde sözde din adına konuşuyor imam, müftü... Ama bir yerlerde konuşurken hepsinin dilinde ülkenin iyiye gitmediği, yoksulluğun çoğaldığı, haramın yasal hale geldiği, gençlerin yozlaştığı bozulduğu... Peki sorumluluları kim diye sorunca, hepsi kendini bir kenara çekiyor. Hiç kimse sorumluluğu üstüne almak istemiyor günaha, suça ortak olmak istemiyor...
O zaman sonu nereye gidecek ülkenin? Bu yoksulluğun, haksızlığın, adaletsizliğin sonu nereye varacak diye kim kime soracak? Kim cevaplayacak bu soruyu?
Kentin müftüsü, kaymakamı, vakıf başkanları, imam arkadaşlar cevaplar mı? Onlarda var mı bu sorunun cevabı?
Ya da gazetecilerde, yazarlarda var mı diyeceğim de, hayır yok. Çünkü onların böyle bir derdi yok. Bakmayın varmış gibi sözler ettiklerine, kendilerini kutsayıp durduklarına...
Evet, herkesin birinci derdi daha çok para, güç, makam, servet, unvan sahibi olmak. Tamam Tanrı’yı kandırdık sanıyoruz da bu halka bari bu kötülüğü yapmayalım desem kızar mısınız efendiler, hanımefendiler?
Hepiniz, hepimiz bu gidişattan, bu karanlıklardan, sokaklardaki silah seslerinden, kadın ölümlerinden, aç yatan çocuklardan, “parasızlıktan fahişelik yapıyorum” diyen kadınlardan, annelerden sorumluyuz...
Çünkü bütün kutsal metinlerde söylenir, anlatılır bunlar. En son din İslam ısrarla insanı insandan sorumlu kılar...
Yaşadığı çağdan, yaşadığı kentten, sokaktan sorumlu tutar... Aç yatan çocuklardan, tenceresi kaynamayan evlerden sorumlu tutar... Hani elini taşın altına koymak sözü var ya. Sen elini taşın altına koymazsan kimse koymaz anlatabildim mi bayım...
Sayın kaymakam, sayın müftü, sayın imam arkadaşlar, öğretmen arkadaşlar, elinizi o taşın altına koymuyorsanız boşuna konuşmayın diyeceğim. Çünkü haklıyım bu sözü demekte...
Çünkü her şeye rağmen ülkenin, kentlerin, gücün, paranın en çok himaye ettiği sizlersiniz ve sizler önderlerisiniz bu halkın, ahalinin, yoksulların, fakirlerin...
Özü uzun etmeden bir daha dersem, her birimiz, her biriniz, bu karanlık gidişin, bu adaletsiz gidişin, bu yozlaşan gençlerin, fahişelik yapmak zorunda bırakılan kadınların, içine ekmek girmeyen evlerin, kaynayan tencerelerin günahlarına ortaksınız...
Ben bunları hatırlatayım da ötesini siz düşünün. Ve unutmayın öteki dünya diye bir yerinde olduğunu...
İtirazı olan varsa itiraz hakkını kulansın lütfen...