Şehirleri yönetenlere, camilerde din adına konuşma yapanlara “Allah beni afetsin” hiç birine itimadım yok, hepsi bir yalanın dolanın bencilliğin içinde, keşke bunları onlar ile konuşabilseydik söyleme fırsatımız olsaydı...
İtimadım yok konferans salonlarında konuşan kadınlara erkeklere...
Mesela gazetecilere yazarlara köşelerinde halka bilgelik taslayanlara, insana hürmeti olmayanlara kalemle saygı göstermeyenlere sözün izzetini ayaklar altına alanlara...
Kendilerini kutsamaktan bir şey yapmayan cemaatlere dergâhlara ve hatta okuldaki öğretmene hastane de doktora...
Dergâhlara...
Derneklere vakıflara...
Yok, hayır ben durduk yere bu kadar kötü olmadım, durduk yerde edinmedim bunca olumsuzluğu...
Umudumuzu tükettiler, hayallerimizi yok ettiler, inançlarımızı kirlettiler ve çok yalan söylediler, kimisi Allah adına kimisi ülke adına şehirler adına mukaddesat adına...
Aşk adına sevda adına...
Çok yalan söylendi yoksulluğu üstüne insanımızın, neden itiraz etmeyelim bunca karanlığa yalana talana...
Eğer insanlık diye bir endişemiz varsa...
Endişemiz varsa kentler adına, dağlar adına ormanlar adına...
Tarumar edilmeyen hiçbir şeyimiz kalmadı desem, yanlış mı demiş olurum...
Topraklar talan edildi ormanlar talan edildi kıyılar talan edildi
Peki, ne için, neden peki?
En çok din talan edildi hak hakikat söz talan edildi, bir bir talan edildi kutsal saydığımız her şey...
Camiler kadınlar kız çocukları, en çok kız çocuklarının değersiz sayıldığı ölmelerinin öldürülmelerinin ciddiye alınmadığı bir başka zalimlik inşa edildi...
Susmak görmezden duymazdan gelmek nasıl bir şey diye kime soralım, mesela soralım mı kentin müftüsüne “hocam bu nasıl bir karanlık” diye?
Neyse...
Bakmayın böyle direnir gibi yaptığıma, eski sokaklar gibi benim de içim dışım...
Kendimi büyük bir cinayete sessiz kalmış gibi hissediyorum...
Anladın mı İbrahim?