İSabah kahvaltılarından akşam yemeklerinden sıkıldım, her sofraya oturuşumda Filistinli, Gazzeli çocukların acı çığlıkları doluşuyor sofraya...
Duymayalım mı, görmeyelim mi?
Gerçekten sıkıldım, yalan üstüne yalan söyleyen, halkı asla ciddiye almayan ama alır numarası yapan siyasetçilerden...
İnanmadıkları dinden söz edenler de, kendilerini kutsayan kimi hokkabaz sağcılardan ve kimi Müslümanlardan da...
Açık açık dine karşı çıkamayan, sözleri eveleyip geveleyip duran ama aslında dinsiz, Allah'sız bir sistem, ülke isteyen ikiyüzlü solculardan da sıkıldım...
Böyle acımasız, merhametsiz bir çağda yaşıyor olmak canımı acıtıyor bunu söylemenin ne sakıncası var ki?
Caddelerin kalabalığından, gürültüsünden, küfründen sıkıldım... Bu sokaklar bize ait değil diyeceğim, sence bize mi ait?
Hani insanlık hani Müslümanlık medeniyet...
Kardeşlik...
Bu kadar çürümüşlük kimin kimlerin eseri ve gerçekten razı mı olalım bu gidişata?
Boğazına kadar yalan dolu gazetecilerden, yazarlardan sıkıldım, kendi çıkar alanlarını genişletmekten başka bir derdi yok çoğunun...
İnsanlık sonra Müslümanlık ülke bunca yangın yeri iken...
Yangın yeri iken peygamberler yurdu Filistin, Kudüs...
Kalbinde kırgınlık, yüzünde hüzün olmayan kimler varsa onlardan da sıkıldım...
Kendinden başka herkesi günahkâr gören, cahil gören yoksulları ciddiye anlayan, hatta aşağılayan yöneticilerin varlığından sıkıldım...
"Allah var" diyen ama Allah’ı ciddiye almayan sözde Müslümanlardan da sıkıldım...
Herkesin herkesi öldüreceği, varsılların yoksulların açlığını, çaresizliğini seyrettiği bir dünya; evet bu dünyadan sıkıldım...
Çok doluyum dost...
Çok acı yüklü kalbim...
Ve dünyada olduğu gibi ülkemizde adaletsizlik, haksızlıklar ile dolu, kimileri görmese de...
Muradım ne seni ne kendimi incitmek... Ama yüreğime acı veriyor böyle bir çağda yaşıyor olmak...
Hoşça kal...