Sevgilim!

Yemin ederim karamsar sözler etmekten mutlu değilim, elbette bende güzel sözler etmek bende güzel sevdalardan güzel sofralardan söz etmek isterim, hem zengin görünürüm hem şair sanırlar okuyanlar...

Neden durup dururken karamsar sözler edeyim, neden şikayet edeyim dünya dan, eğer iyi şeyler oluyorsa, her çocuğun karnı doyunca her annenin tenceresi kaynayınca neden sevinmeyim bende, eğer bunlar gerçekse?

Ne aklım kaldı ne yaşama sevincim... Sokakta gördüğüm pek çok kadının yüzü acı hüzün dolu, bazılarının umurunda değil diye bizim de mi olmasın? İşsiz bir babaya karşılaşınca üzülmez mi insan, eğer insanı duyguları varsa, tükenmemişse iyilik duyguları?

 Umurunda değil diye kentin efendilerinin yöneticilerinin veya beyaz adamların, bizimde mi umurumuz da olmasın? Bu suskunluğun bir hesabı olmaz mı öteki dünya da, buna iman etmedik mi?

Sonra kimi yazıp çizenlerin kendilerini millete yazar gazeteci yorumcu diye pazarlayanların, hatta kimi müdürlerin bir yerlerde...

Veya bazı imam arkadaşlar bunları dillendirmiyorsa bize ne, bize düşen gerçeği söylemek mazlumun hakkını savunmak yoksulun izzetine sahip çıkmak değil mi bize düşen...

Sözün kalemin elamın hakkını korumayanlar, hakkı yazma hakkı söyleme ahlakına sahip olacağını hangi kitap yazdı?

Anlatamadığım şeyler var desen "anlat o zaman" diyen kimse yok ortalıkta, kimsenin kimseyi dinlemediği ciddiye almadığı bir toplum inşa edildi, bencil çıkarcı...

Bunlardan söz etmeyecek sek nelerden edeceğiz? 

Alanya tükendi diye yazmış kentli bir yazar arkadaş, tükenen kıyılardan yok edilen yeşilden ve denizlerin işgal altında oluşundan söz etmiş...

Hayırlı sabahlar günaydın...

Bayım hayatınız Alanya’yı tüketenlerin kıyıları yok edenlerin ormanları kesip villa yapanların veya site konduranların sofrasında muhabbetle geçmedi mi veya onları kutsayan öven yazılar yazan yazmadın mı yıllardır diye sorayım diyorum da...

Boş ver diyor içimde bir başka ses, boş ver çıkarları için öpülmemiş el bırakmayanlar ile muhatap olma...

Muhatap olma varsılların sofrasında bulunmayı yazarlık gazetecilik sananları... 

Yok, hayır meydanı boş bulmuşlar gibi yazıp söylemiyorum... Diyorum ki ey arkadaşlar ey yazar olduklarını gazeteci olduklarını söyleyenler, hatta ey imamlar öğretmenler ve kent ahalisi...

Bu gidişin böyle olmasında bu adaletsizliklerin kadınların öldürülmesinde çocukların annesiz babasız kalışından, sokağımızdaki yoksuldan işsiz kalmış babanın acısından “az veya çok” herkes sorumlu...

Gerçekleri sakladığımız için ya da bana ne dediğimiz için, ama sorumluyuz az veya çok... Bak eşit sorumluyuz demiyorum, ama mutlaka sorumluluk payımız var...

Birilerinin keyfi kaçacak diye söylemeyelim mi, komşun açken tıka basa yiyip içmelerin haram olur demeyelim mi, din öyle derken? 

Bütün kadınlar anneler çocuklar bahçe sular gibi mutlu olsunlar diye,böyle uzunca sözler etmemiz...

Anlatabildim mi desem kızarmısınız?

{ "vars": { "account": "G-0GZNXP00R2" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }