Bayram haftası nedeniyle bağlanan tatil ile dokuz günlük ara sonrası işe geri dönmek bünyemizde olumsuz bir etki yaratabilir. Pazartesi sendromu, adına yakışır bir şekilde derinden hissedilecek diyebiliriz. Tatil molasında dinlendiysek eğer, tatil sonrası yaşanacaklara ilişkin önlem almak gerekebilir. Bunlar neler mi diye sorarsanız hadi gelin birlikte göz atalım derim.

İlk olarak tatile ilişkin konuşmalara hazırlıklı olmak gerekiyor. Kimin nereye gittiği ve katıldığı etkinlikler noktasında bir karşılaştırma içerisinde kendinizi bulabilirsiniz. Bu tuzağa dikkat etmek gerekiyor. Zira işe yeniden uyum sağlamak noktasında yeterince zorluk yaşanacağı için, kahve molalarında tatil sohbetlerine hazırlıklı olmak gerekiyor.

Bir başka problem de tatil sürecinde sosyal medyayı eğlence amaçlı kullanırken, tatil sonrası gündem bombardımanına maruz kalmamak adına yavaş yavaş haber içeriklerine bakmak gerekiyor. Ülke gündemi her gün değişkenlik gösterirken, tatille birlikte bu gündeme yetişmeye de mola vermiştik. Şimdi bir anda gündem yağmurundan kendimizi korumak adına şemsiyelerinizi hazır etmeyi unutmayın derim.

Elbette tüm bu konular arasında bitmeyen haksızlıklar, adaletsizlikler ve ölümler devam ediyordu. Sadece bizim gündemimiz değildi bu nedenle görmemezlikten geldik. Şimdi bu bilgileri yeniden kabullenmeye çalışacağız. Gözümüzü açtığımızda gördüğümüz deniz içimizi açarken, şimdi gördüğümüz veya duyduğumuz her haberle içimiz kararmaya başlayacak. Eğer bir hazırlığınız yoksa bu iç kararması beraberinde çöküşü de getirir. Çikolata, dondurma veya kafa dağıtacak arkadaşlarınız ulaşım mesafesinde olmasına özen gösterin derim.

Bir de unutmadan bayram boyunca yediklerinizin üzerinizde yük veya ağırlık olarak kalmaması için spor şart derim. Yoksa aylarca vücut hazırlığı yaptığınız süreci bir haftada yok etmiş olabilirsiniz. Tartıya çıkarken, kilo kontrolü yaparken nefesinizi tutmayı unutmayın.  Ruhumuzun 21 gram olduğunu düşünürsek vicdanımızın ne kadar ettiğini de hesaba katmak gerekiyor.

Sonuç olarak dünyadan kendimizi soyutladığımız ve sadece kendimizi düşünüp dinlendiğimiz sürenin sonunda karşılaşacağımız şeyler hayatın gerçekliği. Yok sayamadığımız, sayamayacağımız, görmezden gelmeye çalıştığımız hayatın gerçekliği. Tüm bunları unutmak mümkün değil maalesef. Yaşamda mola ihtiyacımız hep olacak, ancak gerçeklikler molasız bir şekilde olmaya devam edecek ne yazık ki? Yani diyebiliriz ki; gerçeklik hep var olmaya devam ederken, biz ne kadarını görmek istiyoruz kısmı önem taşıyor. Siz ne dersiniz?