Türkiye Deprem Tehlike Haritaları incelendiğinde Alanya’nın, deprem tehlikesinin düşük olarak sınıflandırıldığı bölgelerden biri olduğu görülmektedir. Ancak, son iki ay içerisinde gerçekleşen Gazipaşa ve Alanya merkezli depremler Alanya’da birçok kişi tarafından hissedildi ve bölge halkının gündemine yerleşti. Peki, orta şiddette gerçekleşen bu depremler neticesinde yaşanabilen kaygıyı nasıl tanıyabiliriz, önleyebiliriz veya yönetebiliriz?
Kaygı, tüm canlılarda deneyimlenebilen, tehlikeden korunmak için önlem almamızı sağlayan temel bir duygudur. Ancak, sürekli ve yoğun olarak hissedildiğinde yaşamımızda birçok olumsuz etkiye yol açabilir ve psikiyatrik tedavi ve/veya psikoterapi desteği gerekliliği doğurabilir.
Bu noktada, kaygı ve endişeyi birbirinden ayırmalıyız. Kaygı, bir tetikleyiciye bağlı olmayabilir, daha genel, yaygın ve sürekli bir histir. Kalp çarpıntısı, terleme, titreme, uykuya dalmada zorluk gibi belirgin fiziksel tepkilerle birlikte yaşam kalitenizi ciddi bir şekilde etkileyip gündelik hayatınızı zorlaştırabilir. En önemlisi ise kaygı kişilerin gelecekle ilgili, gerçekleşmesi belirsiz, kontrol edilemeyen olaylara veya durumlara odaklanmasıyla ilişkilidir. Diğer yandan endişe, çözülebilir veya kontrol edilebilir belirli bir konu veya olayla ilişkilidir. Genellikle günlük yaşamı etkilemediği gibi fiziksel rahatsızlıklara belirgin biçimde yol açmaz ve sorun çözüldüğünde sona erer.
Nedenleri neler olabilir?
Çevremizdeki hemen herkes aynı durum veya olayları yaşasa da aynı tepkileri göstermez. Genetik yatkınlık, beyin yapısındaki ve beyindeki kimyasalların miktarındaki farklılıklar, kronik hastalıklar, uyku bozuklukları, alkol ve madde kullanımı gibi fiziksel farklılıklar; olaylarla ilgili önceki deneyimlerimiz, kişilik özelliklerimiz, bunlarla ilişkili sahip olduğumuz otomatik düşüncelerimiz ve dünyaya ilişkin temel inançlarımız gibi psikolojik etkenler; yaşamımızdaki genel stres düzeyi, aldığımız sosyal destek veya diğer insanların tepkileri ve beklentileri gibi çevresel etkenler aynı olaylara farklı tepkiler vermemize yol açabilir. Bunlarla birlikte, yaşadığımız durum veya olayla ilgili yeterli bilgi sahibi olmamamız da kaygıya yol açabilir.
Nasıl önlenebilir?
Öncelikle, yaşadığımız deneyim hangi konu ile ilgili ise bu konu hakkında doğru kaynaklardan bilgi edinmek önemlidir. Özellikle, deprem konusu Türkiye için her zaman gündem olsa da, 1999 yılında gerçekleşen Marmara depreminin ardından tekrarlı olarak yaşanan depremler, bu depremlerin yol açtığı kayıplar deprem ve etkilerinin gündelik hayatımıza daha fazla girmesine yol açtı. Özellikle son yıllarda geleneksel medya kaynaklarına ek olarak sosyal medya kullanımındaki yaygınlıkla birlikte bilginin yayılımı hızlandı. Bu hız ne yazık ki yalnızca doğru bilginin değil, yanlış veya spekülatif bilgilerin de hızla ve kontrolsüzce yayılmasına yol açtı. Bu noktada, doğru bilgi kaynaklarından faydalanmak kaygıya yol açabilecek faktörlerin önlenmesinin başında geliyor.
Kaygıyla ilgili bir diğer önemli etken ise ikincil travma dediğimiz, kişinin diğerlerinin deneyimleri aracılığı ile travmatik olaylara maruz kalması durumudur. İnsanlar başkalarının deneyimleri aracılığıyla da öğrenebilme becerisine sahiptir. Dolayısıyla, diğerlerinin
yaşantılarını dileyerek ya da görerek de öğrenebildikleri düşünüldüğünde, diğerlerinin yaşadığı her türlü travmatik olaya ikincil olarak maruz kalmaktan kaçınmak da önleyicidir. Bu nedenle, diğerlerinin deprem veya benzeri kaygıyı tetikleyici olaylarla ilgili deneyimlerine maruz kalmaktan kaçınmak, sosyal medyadan veya haber kaynaklarından buna ilişkin haber ve görüntüleri izlememek olası kaygı sorunlarını önlemede yardımcı olacaktır.
Kaygıyı nasıl yönetebilirim?
Öncelikle doğru kaynaklardan bilgi alın. Özellikle sosyal medyada gördüğünüz bilgileri hemen kabul etmek yerine birincil kaynaklara ulaşmaya çalışın
İmkanınız varsa, eğitimlere katılın.
Bulunduğunuz yerin ( ev, işyeri vs.) deprem güvenilirliği hakkında bilgi sahibi olun ve bu bilgiye dayalı gerekli tedbirleri alın.
Deprem gibi çeşitli doğal afetlerin herkes için endişe verici olaylar olduğunu unutmayın.
Deprem gibi faktörlerin kaygıyı tetikleyici unsurlar olduğunu hatırlayın.
Kaygıya duyarlılığınızı arttırabilecek diğer faktörleri göz önünde bulundurun. Düzenli uyuyamamak, stresli yaşam olayları, genel fiziksel sağlığınız, biyolojik yatkınlığınız kaygınızı arttırabileceği için günlük yaşamınızı gözden geçirin.
Kaygı tepkilerinin yoğun ve sürekli yaşanmaya devam etmesi durumunda profesyonel destek almaktan çekinmeyin.