Alanya’da kurduğu Zizi Atölye ile çocukların ve ailelerin ruhlarına dokunan, düzenlediği etkinliklerle çocuk gelişimine katkı sağlayan Çocuk Gelişimci Öğretmen Zelal Kızılkaya ile keyifli bir sohbet g

Geleceğimizin temeli olan çocuklarımızın üzerinde ailelerinin etkisinin farkında olan bir toplumda yaşıyoruz. Ne yazık ki korumaya en çok ihtiyacı olan çocukların kolay bir şekilde etiketlenmesine de şahit oluyoruz. Bu kapsamda, çocuk gelimi uzmanlarına her geçen gün biraz dhaa fazla görev düşüyor. Alanya’da öğretmenlik hayatı boyunca birçok kalbe dkunan, çocukların etiketlenmesine karşı adeta savaş açan Zizi Atölye kurucusu öğretmen Zelal Kızılkaya Gerçek Alanya okuyucuları için anlattı. Kızılkaya ile sohbetimizin başlıkları şu şekilde sıralanabilir:

Zelal Kızılkaya Röp Ty

‘KENDİMİ HER ZAMAN EN ÇOK ÇOCUKLARIN YANINA YAKIŞTIRDIM’

-Merhabalar, öncelikle röportaj isteğimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Öncelikle sizi daha yakından tanımak isteriz.  Bize kendinizden, akademik geçmişinizden bahsede misiniz?

Zelal, çocukları çok seven, anneleri çok yürekten anlayan birisidir. Ben yıllar önce anasınıfındayken bile ‘çocuk öğretmeni olacağım’ derdim. Bu süreçte de hep annemi model alırdım. Bu da bana ekstra bir anaçlık kazandırdı. Konya Karatay Üniversitesi Çocuk Gelişimi mezunuyum. Okul tercihlerimi yaptığım dönemde aklım biraz da olsa Türkçe Öğretmenliğine kaymıştı. Ama bu süreçte ilk hedefimden kaymamam konusunda ailem de bana çok destek oldu. Bu nedenle hayalini kurduğum, çok istediğim bölümde akademik hayatıma başladım. Çünkü ben her zaman en çok kendimi çocukların yanına yakıştırdım. Konya’da çok güzel bir eğitim aldım. Orada, ismini anmaktan her zaman onur duyduğum bir Hatice Öğretmenim var. Kendisini tanıdıktan sonra da idol olarak hep onu kendime örnek aldım. Annemden çıkıp, hayatımda ilk kez farklı bir kadını örnek aldım. Üniversite hayatım boyunca okurken aynı zamanda hep çalıştım ve sürekli eğitimlere katıldım. Ardından üniversiteden çok güzel bir akademisyenlik teklifi geldi. Ama dediğim gibi ben ailesine çok bağlı biriyim ve onlardan uzak yaşama fikri benim için uygun değildi. Bu nedenle de hiçbir zaman KPSS’yi düşünmedim, atanmadım. Ailemin yaşadığı yerde ruhlarına dokunabileceğim  çocuklar bulmayı hedefledim bu nedenle. Ardından Alanya’da bir  özel kurumda 4 yıl öğretmenlik yaptım. Bu süreçte çok sağlık sorunu yaşadım. Bu süreçte çocuklarımın dışında ebeveynlerin nelere ihtiyacı olduğuna da odaklanmaya başladım. Bazı çocuklarımızın sorunları oluyordu ve bu sorunların temelinin aslında anne ve babadan kaynaklandığını örneklerle tecrübe ettim. Problemin çocukta olmadığını üniversite hayatımda fark edip öğretmenlik hayatımda deneyimledim. Bu nedenle bir tek çocuklara değil anne ve babaların da ruhlarına dokunma kararı aldım ve Zizi Atölyemi kurdum.

‘ANNELERİMİZ ÇOCUKLARINI MUTLU EDERKEN KENDİLERİNİ İHMAL EDİYOR’

-Zizi Ailesi olarak Alanya’da güzel bir kitle kazandınız. Peki bu yolculuk nasıl başladı?

Ben de kalabalık bir ailede büyüdüm ve çocuklarımızın da ailenin diğer tüm üyelerinden etkilendiğini hepimiz biliyoruz. Bu nedenle aslında anne ve babaların neye ihtiyaç duyduğunu analiz etmemiz gerekiyor. Her anne ‘çocuğum mutlu olsun’ ister. Ama ne yazık ki çocuklarını mutlu ederken kendi mutluluklarını geri plana atar. Bu nedenle atölye adı altında bir yerim olsun istedim. Burada hem annelerin ruhunu doyurmak, hem de onların çocuklarının ruhlarını doyurmasını hedefledim. Zizi’de de bu kapsamda anne- baba ve çocuklarımızın kaliteli vakit geçirmesi için çalışıyorum.  Bu süreçte ablam Melike, ailem ve canım eşimin bana çok katkısı oldu.  Eşim ve ablam olmasa belki de atölyemi kurmaya cesaret edemezdim. İyi ki varlar ve iyi ki yanımdalar.

Röp 2 R

‘ZİZİ’NİN ANLAMI BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ’

-Peki, Zizi isminin özel bir anlamı var mı hocam?

Evet, var. Bu atölyeyi açarken benim yeğenim 5 yaşına girmek üzereydi. Eğenimin babası yok. Bu nedenle anna-baba-çocuk değil de biz daha çok anne-teyze-çocuk olduk. Bu süreçte yeğenim Zeynep’in annesiyle çok da vakit geçiremediğini fark ettim. Bu nedenle Zeynep’i götürmek istediğim yerlerde çok fazla doyum sağlamadığını gördüm. Çünkü Zizi dışındaki her yer saat doldu bitti mantığında ilerliyor. B da çocuğun odaklanmasına  olumsuz etki yapıyor. Zeynep de küçükken bana hep ‘Zilal’ derdi. Biz de Zeynep ve Zelal’i birleştirdik. Hem çocukların kolay söyleyebilmesi hem de içinde iki tane ‘Z’ barındırması için biz bunu ‘Zizi’ye dönüştürdük. Bu isim bize çok iyi geliyor ve temelde hep Zeynep’i hatırlıyorum. Zeynep’in ihtiyaçları doğrultusunda bu sefer farklı çocuklara yönelebiliyorum. Ablam Melike’yi düşünerek farklı annelerin de ihtiyaçlarına yönelebiliyorum. Çünkü Zizi’yi açarken en büyük ilhamım annesi Melike ve Zeynep oldu. Bu nedenle Zizi’nin anlamı benim için çok kıymetli.

Röp 3 R

‘OKUL ÖNCESİ, TİCARİ YATIRIM YAPILACAK BİR İŞ KOLU DEĞİLDİR’

-Akademik hayatın temeli olan okul öncesi eğitim hakkında neler söylemek istersiniz? Ebeveynler bu süreçte çocuklarını yetiştirirken nelere dikkat etmelidir?

Dürüst olmam gerekirse okul öncesi kurumlarda az önce belirtmek istediğim öğretmenlik algısı yaygın. Öğretmenlere tamamen ‘bakıcı’ gözüyle bakıyorlar. Çoğu kurum sahibi de ne yazık ki bu şekilde bakıyor. Çocuklarla çok fazla iletişime geçemeyen, çok fazla deneyimi olmayan insanlar bu alanda çalışıyor. İşletme mezunu bir insan bile ne yazık ki okul öncesi kurumu açabiliyor. Tabii ki de ilgisi olabilir, bu alanda eğitim almış olabilir. Ama birebir çocuklarla iletişim kurmadan, uzun soluklu aynı ebeveynlerle çalışmadan onların ihtiyaçlarını anlayabilmek mümkün değil. Bence okul öncesi sadece okuyarak kazanılan bir alan değil. Okul öncesi, ticari yatırım yapılacak bir iş sektörü değil. Çocuk gelişimi ile okul öncesinin farkını da burada hatırlatmak istiyorum. Okul öncesi anasınıfına hitap ederken çocuk gelişimi 0-18 yaşa hitap edip aynı zamanda ebeveynleri de içinde kapsıyor. Annelerin daha hamilelik sürecinde eşleri olan iletişiminin çocuklara yansıdığını biliyoruz. Bu nedenle okul öncesi ticari bir iş değil. Empati duygunuzu çok fazla ön planda tutmanız lazım. Bir kreş açıp, iki öğretmen alınıp yapılacak bir iş değil. O zaman bu sadece gündüz bakım evi oluyor, bir eğitim yeri olmuyor. Anne ve babalarımız da çocuklarına eğitim alanı ararken bunları  göz önünde bulundurması gerekir. Eğitimci adı altında bile bir fizik- kimya öğretmeninin dahi bu alanı yapabileceğini düşünmüyorum. Gerçekten deneyimli, uzman ve çocuklarla çalışmayı içten seven insanlar bu alana hizmet vermeli.

‘OTİZM ÇOĞALMADI, OTİZMDE FARKINDALIK ARTI’

-Bildiğiniz üzere günümüzde en büyük sorunlardan birisi kontrolsüz ekran kullanımı. Bu konunun otizm üzerindeki bağlantısı da sürekli gündeme geliyor. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

‘Çok fazla ekrana maruz kalan çocuklarda otizm başlangıcı olabilir’ görüşü kesinlikle kabul edilebilir bir şey değil. Otizm her çocuk için çok farklıdır. Genetiksel olabilir, doğum ve hamilelik sürecinde annenin yaşadığı şeylerden olabilir. Bir artış var gibi düşünülüyor ama bu artış tablet ve TV kullanımından değil farkındalığın artmış olmasından kaynaklı. Önceden içe kapanık çocuk diyorduk, ama şimdi ‘Acaba otizmin bir belirtisi olabilir mi?’ diyoruz. Kontrolsüz ekran tüketimi kesinlikle çocuklarımızı agresifleştiriyor. Çocuklarımızın dış dünyaya olan algısını kapatıyor. Çocukların bireysel anlamda gelişimini engelliyor. Ama dediğim gibi bu konuyu otizme bağlamak çok sağlıklı bir şey değil.

Röp 3 5

‘1.5- 2 YAŞ ARASI ÇOCUKLARA ÇOK FAZLA OYUN ATÖLYESİ ÖNERMİYORUM’

-Zizi’de Alanya’daki anne ve babaları neler bekliyor? Atölyelerinizi hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz? Kaç yaştan itibaren atölyenize öğrenci kabul ediyorsunuz?

Zizi’deki atölyelere 2 yaş itibariyle her çocuğumuz katılım sağlayabiliyor. 2 yaşından küçük çocuklarımız için etkinlik ve atölye arayışında olan ailelerimiz var. Bunu birçok yer yine ticari amaçlı düşünerek 1 yaş itibariyle oyun atölyeleri yapıyor. Atölyelerin amacı çocukların sosyalleşmesi ve gelişimlerini desteklemesi olmalı.  1 yaşındaki çocuğumuz evet farklı ortamda bir şey deneyimliyor. Ama aynı etkinlikleri evlerimizde de yapabiliriz. 15 aylık çocuklarımızla evde biz çiçek de sulayabiliriz. Bunun için ekstra bir atölyeye ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. 2 yaş itibariyle sosyalleşmenin ve eğitimin atölyelerle desteklenebileceğini düşünüyorum. Benim atölyemdeki amaç ve kazanım her zaman ebeveynlerin çocuklarını gözlemleyebilmesi.  Bu nedenle 2-3 yaş benim için sınır. Bundan önceki yaş gruplarının birebir evde aileleriyle vakit geçirmesi taraftarıyım. Oyun grupları ve mutfak etkinlikleri yapıyoruz. 18 yaşına kadar gelen çocuklarımız da var.

‘ÇOCUKLARIMIZIN REHBERLİĞE DEĞİL AİLELERİNE İHTİYACI VAR’

-Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, bizler aracılığıyla vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Ebeveynler kitap okusun. Gerçekten rol- model olmak için özellikle okumamız gerekiyor. Bir de şunu unutmayalım, her kişinin çocuğu kendine hastır. Çocukları başkalarıyla lütfen kıyaslamayalım. Otizm ve dikkat dağınıklığı başta olmak üzere çocukları etiketlemenin çok normalleştirildiği bir dönemden geçiyoruz. Otizm, dikkat dağınıklığı çok normal kabul ediliyor. Çocuklarımızı bu şekilde etiketlendirip çok fazla danışmanlıklara gitmek yerine, sadece çocuklarımızı anlamaya çalışalım. Bunu bir atölye kurucusu olarak söylüyorum, çocuklarımızı anlamak için bir atölyeye ihtiyacımız yok. Bunun için bir rehberliğe değil de çocuklarımızın kendi ailelerine ihtiyaçları var.  (Gülşah ATAOĞLU)