O dönemde Anadolu’da şehirlerarasında sadece kervan veya ipek yolları vardır. Alaiye’den komşu kasabalara gidecek şose bir yol bile yoktur. Genellikle ulaşım denizden gemiyle sağlanmaktadır.  Alaiye Limanı, diğer ülkelere ve şehirlere ulaşmak açısından stratejik öneme sahiptir. Alaiye’den Ortadoğu ülkelerine yapılan kereste ticareti dönemin en önemli gelir kaynağını oluşturur. Tarihi kaynaklarda bilhassa Mısır’ın İskenderiye kenti ile yapılan kereste ticaretinden çokça bahsedilir. Ticaretin yanı sıra İskenderiye sahip olduğu medrese ve kütüphaneleri ile, aynı zamanda dönemin ilim ve bilim merkezlerinden de birisidir. İskenderiye, ilim adamlarına verdiği değerle birçok icadın da merkezi olur. Hatta zaman kavramını ölçen ilk saatin icat edildiği yerdir. Sarkaçlı saatin ilk keşif denemeleri orada yapılır. Rivayete göre büyük ve derin bir havuzun üzerine sabitlenen bir direkteki ipin ucundaki sarkacın sağa ve sola salınımından elde edilen verilerden ilk defa zaman kavramı da İskenderiye’de ölçülmüştür. O dönem Alanya’sında kereste ticareti yapan, Ganiler sülalesinin de akrabası olan, Dilsizoğulları sülalesinden Alanyalı Necati Dilsiz’in dedesinin amcası, Dilsizoğlu Asım Efendi Mısır’da yaşamaktadır. Kereste ticaretinden dolayı çok zengindir. Hatta Nil Nehri’nin kenarında 14 tane binasının olduğu, dönemin Alanya’sında çok konuşulur. Yedi yaşına gelen Mehmet Şevket’in eğitim konusunu babası Gani Efendi, Mısırdaki akrabası Dilsizoğlu Asım Efendi ile istişare ederler. Dilsizoğlu Asım Efendi, Mehmet Şevket’in Mısır İskenderiye’de okumasının iyi olacağını ve kendi yanında, evinde de kalabileceğini akrabası Gani Efendiye söyler. Aslında Asım Efendi, Mehmet Şevket için bir şanstır. Babası Gani Efendi’nin çocuk okutmak için ekonomik durumu da çok uygun değildir ama Asım Efendi verdiği destekle onu rahatlatır. Ancak dönem, ulus ve milliyetçilik akımlarının arttığı, emperyalistlerin yeni sömürge alanları bulma isteklerinin yoğunlaştığı ve savaşların hüküm sürdüğü, kan ve gözyaşlarının dinmediği yıllar. Uçurumun kenarındaki imparatorluğun birçok cephede, yıllardır verdiği savaşlar. Mehmetçiğin vatan için gidip geri dönmediği, umudun kesildiği hüzünlü yıllar. 

“Burası Huştur,

Yolu Yokuştur

Giden gelmiyor

Acep ne iştir.”

…gibi yanık türkülerin söylendiği, herkesin gelecek kaygısı içinde belirsizliği yaşadığı bir dönemde baba Gani Efendinin, siyasi olarak Osmanlı, fiili olarak başka bir devletin hükmü altında olan imparatorluğun farklı bir bölgesine, yedi yaşındaki evladının geleceğini düşünerek göndermesi büyük bir fedakârlık örneğidir.  Öyle bir dönem ki, milliyetçilik akımlarının etkisi ile bir gün önce Osmanlı toprağı olan bir yer, bir gün sonra emperyalistlerin yerli halkı da kışkırtarak Osmanlıya karşı saldırma riskinin olduğu zamanlar. Herhangi bir karışıklık ortamında kendi memleketine dönmek istesen de geri dönememe ihtimalinin yüksek olduğu kaotik yıllar. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Alanyalı Gani Efendi eğitim için oğlunu İskenderiye’ye gönderir.

İskenderiye’ye gidip, eğitimine başlayan Mehmet Şevket, eğitim hayatında çok başarılı olur. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini Dilsizoğlu Asım Efendinin evinde kalarak tamamlar. Başarılı öğrencilik hayatından sonra girdiği sınavda başarılı olur. Osmanlının payitaht şehri İstanbul’daki, Mektebi Tıbbiyeyi Şahanenin Eczacılık bölümünü kazanır. O tarihlerde Alanya’dan İstanbul’a ulaşmak için günlerini yollarda geçirir. Eğitim için çilelere katlanır. Çektiği bu sıkıntılar onu mesleğinde daha iyi yetişmesine vesile olur. Mektebi Tıbbiyeyi Şahanede verilen eğitim, üst düzey bir eğitimdir. Arkadaşlarıyla beraber çok başarılı olurlar. Üniversite hayatından sonra 1904 yılında 20 yaşında mezun olur. Sultan Abdülhamit Han’ın bizzat imzası ve tuğrasının bulunduğu diplomasını alarak Eczacı olmaya hak kazanır. Sınıf arkadaşlarından birisi de Süleyman Ferit Eczacıbaşı’dır. İstanbul’da çalışmasına devam etse, bugün büyük ilaç fabrikalarından,  ilaç firmalarından birisinin sahibi olması işten bile değildir. Fakat yıllarca süren gurbet hayatında yaşadığı zorlukların da etkisiyle içindeki memleket özlemi, anne ve baba hasretiyle birleşince, Alanyalı hemşerilerine hizmet etme tutkusu da ağır basınca Antalya bölgesinin ilk eczacısı olarak Alanya’ya geri dönmek ister. Fakat gurbet yakasını bırakmaz. Devlet ilk görev yeri olan, Osmanlının Kosova vilayetinin Prizren kasabasına sağlık görevlisi olarak atar. İyi yetişmiş bir eczacı olarak kasabanın hem doktoru hem de eczacısı olur. Hastalığa göre ilaçları bizzat kendisi yapar ve hastaları tedavi eder. Kasabada bulunan her haneye devletin sıcak yüzünü gösterir. Uzun süre Kosova’da görev yaptıktan sonra 1912’de Balkan Harbi başlar. Bunun üzerine sağlıkçı olarak askere alınır. Balkan Harbi, Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı derken tam 14 yıl kesintisiz askerlik görevinde bulunur. Sağlıkçılar askeriyede sahra hastanelerinde yaptıklarıyla savaşın en önemli unsurunu oluştururlar. Kurtuluş Savaşı’nın bitmesiyle 40 yaşından sonra özlem duyduğu Alanya’ya geri döner.

Alanya İskele Caddesinde, gümrüğün olduğu yere Merkez Eczanesi adı altında Alanya’nın ilk eczanesini açar ve hizmet vermeye başlar. Alanya Eczacılar Odası’nın araştırmalarına göre Antalya bölgesinin ilk eczanesidir. O dönem eczanelerde sadece hazır olarak aspirin, gripin, opon, bazı pastiller ve sulfata (kinin) satılmaktadır. Diğer ilaçlar, hastalığa göre eczacı tarafından hazırlanmaktadır. Eczacı Mehmet Şevket Gür, o dönem Alanya’sının hem doktoru hem de eczacısıdır. Yılların tecrübesiyle hastalara teşhis koyup, hazırladığı ilaçlarla Alanyalı hemşerilerini tedavi eder.

-Devamı Yarın