Sevgili dostlar.
İnsan belli bir yaşa gelince.
Hele, hele.
Eskiye özlem duygularımız tavan yapıp,
Anılara balıklama dalınca!
“Anılar yaşlıların bastonudur” özdeyişinin ne kadar doğru bir tespit olduğunu kanıtlarcasına,
O nostaljik derinlikler içinde ne kadar güzellikler varsa onları doyasıya yad edip, en görkemlilerine ve güzellerine yaslanıp duruyoruz.
Biz, nerelerden nerelere geldiğimizi çok iyi bildiğimiz içindir ki, “Hey gidi günler hey derken”, eskiden ayaklarımızın yere basmadığından, havalarda uçtuğumuzdan bahsederken, şimdi yürümekte bile zorlandığımızdan söz ederek geçmişe öykünüyoruz.
Şimdi durup dururken bu konu da nereden çıktı?
Dediğinizi duyar gibiyim.
Daha doğrusu hepinizin değil, kimi dostların!
Nedeni şu.
Gerçek Alanya Gazetesi’nin değerli genç emekçileri, Gizem Çetinkaya ve Erkan Uysal, herhalde bana ya da yazılarıma değer verdiklerinden olacak, gazetenin patronu kadim dostum sayın Necati Masatlı’ya, yazılarıma ara verdiğimden söz ederek bir nevi şikayette bulunmuşlar.
O da bu konuyla ilgili beni aradı.
Aranmak, hatırlanmak ve de yıllardır okunur olmak çok güzel bir şey.
Ama genç kalemlerin de, şunu bilmelerinde yarar var.
İnsan yaşlandıkça bir sürü yeteneğini ya kaybediyor ya da bu yeteneklerin bir kısmı erozyona uğruyor.
Yıllar öncesine uzanıp şöyle bir gezinti yaparsak,
Bırakın haftada iki ya da günlük köşe yazısı yazmayı.
Her gün bir gazetenin tüm sayfalarını bile tek başıma doldurduğum günler bile oluyordu.
Ama gel gör ki,
Maalesef, şimdi o yeteneğimden eser bile kalmadığının bilinmesinde yarar var.
Kim istemez, gençliğindeki gibi koşmayı, düşünmeyi, atlayıp zıplamayı ya da köşe yazıları yazmayı.
Seksenleri solladığımız şu günlerde, bu halimize de şükür demekten başka yapabileceğimiz bir şey yok.
Tüm okurlarıma ve de dostlarıma selam ve saygılar