Tamam, anlatsam inanmazlar, inanmayacaklar, ama ben bir gün senin için yeni şiirler yazacağım, yeni sevdalar taşıyacak kuşlar kanadında...
Ve belki şiirden anlamayan adamlar, şiirden anlamayan kadınlar utanır diye konuşacağız seninle...
Anlatıyorum, şiir diliyle anlatıyorum, kuşların ve köpeklerin diliyle...
Eğer okursan, “Ne demiş bu adam?” dersen, söz deyip geçmemek gerek, şiir diye okumamazlık yapmamak gerek...
Ve bir gün başka şiirler yazıldığında denizlere, kuşlara...
Başka kitaplar okunduğunda akşamları, sağa, sola bakarak uçtuğunda kuşlar, arkasından bakan zalim avcılar...
Başka aşklar yaşadığında içinde Hatice kokusu...
Hatice Mekke’nin en zengin kadını, en hatırlı tüccarı, Muhammed’e sevdalı...Muhammed Mekke’nin en Emin insanı Muhammedül emin olan..
İçinde Asiye...
İçinde Zeynep..
İçinde Ayşe...
Ve içinde Fatıma "Muhammed'in iki gözü" Fatıma,
Canı Muhammed’in
Ve senin kokun olduğunda şiirlerin içinde yer, gök, bahar olur. Yer, gök barış olur diyeceğim de dilim varmıyor...
Çünkü, çünkü dünyanın bütün zalimleri barışı yok etmek için çalıştılar ve insanlık ekmek kadar barışa hasret...
Biliyorum kimsenin bir şey anlamadığını sözlerimden...
Yazılır mı ötesi?
Ötesi söylenir mi?
Bu yangınlar, bu çılgın savaşlar, bu çocuk ölümleri söylenir mi? Ya da kim söyler?
Hangi kalem yazabilir Filistin’de, Gazze’de yakılan çocukların acılarını, sahi kim duymuştur o acıların büyüklüğünü yüreğinde...
İnsanız ya hani, ya da Müslüman’ız ya...
“Kardeşlerin acılarına ortak olacaksın” dedilerdi ya hani camilerde...
İşte böyle zamanlarda yeni şiirler yazılınca “Aklını mı kaçırdın?” diyorlar tuzu kurular insana....
Evet, aklımı kaçırdım, vicdanım daha çok kirlenmesin diye aklımı kaçırmayı tercih ettim, anladın mı Ahmet Bey...
Anladın mı siyasetçi arkadaş, şeriatçı, ulusalcı arkadaşlar...
Ve sonra yeni kitaplar yazıldığında merhamet dilinde insanlık dilinde ve Peygamberler dilinde...
Her şey düzelecek diye umutlanmak da Allah’a iman etmeye dâhildir...
Ve bir gün kenti yönetenler şiirden söz edince, unutma en güzel şiirleri ben yazacağım sana ve sonra bu kente...
Yoksul annelere, yoksul kadınlara, üzgün babalara, en güzel şiiri ben yazacağım...
Varsın okumasınlar kentin efendileri, yöneticileri, “Saçların taranınca daha güzel oluyorsun” diyeceğim kız çocuklarına sevinsinler diye...
Bugün de bu kadar, tam olmasa da biraz deli bir adam, her daim rıza göstermeyen zulme haksızlığa...
Başkaca bir işe yaramıyor gibi görünsen de, her daim sözün, kalemin, aşkın, sonra kentlerin izzetini savunan...
Anlatabildim mi bayım?
Sen anladın mı bay yönetici, bay gazeteci, bay imam, bay yazar?