Hatırlayalım eskiden bereket diye bir şey vardı, herkesin dilinden düşmeyen bir sözdü Allah bereket versin... Dualarımız, sözlerimiz hep bereket üstüneydi ve çok inanırdık bereketin gücüne...
Büyüklerimizden en çok duyduğumuz sözdü bereket... Toprağın, yağmurun bereketinden, bereketli kazançlardan söz eden babalar, anneler vardı eskiden...
Ve çağımızda günümüz insanı, günümüz Müslüman’ı önce bereketi, bereketin ne olduğunu unuttu, sonra “Bereket de neymiş!” diyen çocukların anneleri babaları olduk...
Kazançlarımızın bereketi yok oldu, sokaklarda bereketten söz eden adamlar, kadınlar yok oldu sonra...
Kimse kusura bakmasın, evlerimize bereket girmesin diye her şeyi yaptık...
Mesela Aziz Nebi evinize girerken veya çıkarken “selam verin” buyurur evde kimse olmasa bile...
Artık bu davranışlara saçmalık der, hale geldik...
Ayakkabılarını besmele ile giyen kişilerin torunları, besmele ne bilmez oldu, bilenler dalga geçer oldular...
Önce bereketi çıkardık hayatımızdan, sözümüzden bereketi attık... Evlerimiz de bereketten söz edilmez oldu... Her şeyi “hem çok hem hızlıca tüketmek istediğimiz için” aklımıza gelmez oldu bereketin ne olduğu...
Berekete inanmak için Rahman’a inanmak gerek, Rahman’ın gücüne ve O’nun elinin her yerde olduğuna inanmamız gerek...
Artık ne hayatımızın bereketi var ne cebimizdeki paranın ne evimizin ne evliliklerimizin...
Bereketsiz bir dünya, bereketsiz bir hayat, bereketsiz evler bereketsiz sofralar ve bereketsiz bir ilişki anneler, babalar, çocuklar arasında...
Sahip olduğumuz her şey hızlıca tükeniyor tüketiyoruz...
Hiç bir şeyin ne tadı var ne lezzeti... Varsın evlilik üstüne, aile üstüne, gelir gider üstüne, tüketim üstüne konuşanlar konuşsunlar...
Bereketin olmadığı yerde, insana dair iyi hiçbir şey olmaz, böyle der böyle inanırız...
Eskiden misafir seven, misafir ağırlamaktan haz alan bir topluluk iken artık misafir istemez olundu...
Oysa misafir kendi nasibi ile gelir diye inanırdık, misafir gelen eve bereket geldiğine inanılırdı...
Sofra kurma, yemek yeme kültürümüz artık bize ait değil, kendimize ait ne varsa terk ettik... Yer sofrasını terk ettik tamam da, hazırlanan masaların neresi bize ait, Müslüman’a ait...
İnsanca bir hayattan, Müslüman’ca bir yaşamdan söz edeceksek, kendimizi yeniden gözden geçirmeliyiz...
Yenilenden çok, çöpe atılan ekmekler... Nimete gereken hassasiyeti göstermiyor kimse ve kimsenin aklına gelmiyor dünyada milyonlarca çocuğun, ailenin aç olması...
Büyük bir utanmazlığın ortasındayız...