Arkadaşlar bilerek arkadaşlar diye başladım söze, olur da daha yakın olur, daha içten, daha samimi sözler eder, konuşur, belki daha iyi anlamaya çalışırız birbirimizi diye... Hepiniz biliyorsunuz aslında kimsenin kimseyi dinlemediği zamanlar...

Özellikle makam, mevki, yetki sahibi kişilerin halkı kolay kolay dinlemediği, derdini sormadığı, “Tamam gel, konuşalım” demediği... 

Mesela şimdi sorayım, aranızda kaç kişi var, “Ben gitsem Belediye Başkanı ile konuşmak istesem konuşabilirim veya kentin Kaymakamı ile... Aslınsa bu onları da aşan bir sorun. Onları sorumlu tutmak çok doğru değil... Bize sundukları, inşa ettikleri sistem böyle, sistem aşağıdakileri umursamayan, aşağılayan ama güç sahiplerini kutsayan bir sistem...

Bu yalnız güç, yetki sahipleri ile de sınırlı değil, ülkenin veya kentin varsılları, zenginleri ile de halkın arasına o aşağılama anlayışını inşa eden...

Şimdi Nazım gibi “Sen derdine yan ey halkım, ey yoksul kardeşim, ey işsiz kardeşim” senin bu sistemde fazla bir değerin yok desem, sözüm yanlış mı olur ey öneticiler, ey yetki sahipleri, Allah için söyleyin...

Evet, biraz Muhammet olsun diye dillendiriyorum bunları, elbette ben de biliyorum ülke insanımızın bir kısmının kaldıramadığı sıkıntıları, acıları olduğunu...

Biliyorum evinin kirasını ödeyemeyen babalar olduğunu, çocuklarına, eşine mahcup olduğu için ancak geceleri evine gittiğini...

Yine biliyorum bazı emeklilerin 10 bin lira emekli maaşının dışında başka geliri olmadığını ve pazar yerlerinde ek işlerde çalıştığını veya atılmış meyve sebze topladıklarını...

Ama yapacak bir şey yok, yapabildiğimiz bunların varlığını haykırmak, ülkenin efendilerine, kentin efendilerine, yöneticilerine üstelik duymayacaklarını bile bile...

Allah için söyleyin, adaletli olsun sözünüz ama söyleyin, bazı kardeşler, bazı insanlar, kent insanın bazısı sizce de derin bir yoksulluk yaşamıyor mu ey yöneticiler, Allah için elinizi vicdanınıza koyun öyle söyleyin...

 Özellikle AK Partili arkadaşlara olsun bu sorum, sizce bazı insanlar, bazı emekliler derin bir sefaletin içinde değil mi, peki umurunuz da mı, desem?

Ülkede bütün kavramlar aşındı, aşınmayan hiçbir kavram kalmadı. “Bardağın dolu tarafına bakın” deyip durmayın...

Bardağın dolu tarafındaki suyun kirli olduğunu siz bilmiyorsanız biz ne yapalım?

Veya şöyle bir soru olsun derdi olanlara...

Mesela evsizlik sorunu çözüldü mü, yoksa daha kötü mü oldu, var mı bir cevabı olan...

Ya da mesela yoksulluk azaldı mı, çoğaldı mı, var mı azaldı diyen?

Yalan söyleyen, haram yiyen kişi sayısı azaldı mı, yoksa artık böyle bir derdi kalmadı mı günümüz insanın?

Yoksa siz de “Bunları konuşacak zaman mı?” diyenlerdensiniz? Yoksa siz de “Bize gökdelenleri, lüks arabaları, muhteşem hayat yaşayanları görmüyor musunuz?” diyenlerden mi olacaksınız?

Müslüman’ım ben kardeşim diye kendimi kutsatan olmayacağım, ama sana hatırlatıyorum...

İman ettiğiniz din ve O’nun öğreticisi Müslüman olmak şarkta birinin parmağı acısa, garptaki o acıyı hissetmenin adıdır der... Sen bunları duymak istemiyorsan yapacak bir şey yok...

İnsan olmak, unutma insan olmak kişinin kendini sorumlu hissetmesidir başka insanlara karşı, yoksul bırakılmışlara, aç kalmış çocuklara, kuşlara karşı...