Bizi dostum bizi, en çok bizden bildiklerimiz kandırdı, çok kandırlar biz de kanmaya hazırdık zaten, anlatabildim mi diyeceğim de, zor iş anlatmak, zor zamanlar kimsenin kimseyi duymadığı zamanlar şimdi...
Her şeyleri yazmanın konuşmanın zamanı geçmekte, bazı şeylere çok geç kaldık dostum, mesela kentleri soyanlara yapmayın, kente bu kötülüğü yapmayın kıymayın, canlıları kedileri köpekleri çocukları ağaçları incitmeyin demekte çok geç kaldık...
En çok kadınların çocukların incitildiği bir dünya, şimdi dünya... Ülkemiz de öyle, ülkede de en çok kadınlar anneler çocuklar inciniyor...
Hayır, babalar incitilmiyor demiyorum, babaların da çok incitildiği, mahcup edildiği çaresiz bırakıldığı vakitler...
Peki, neden niçin diye soru soracak kimseler de yok, kimse suça günaha ortak olmak istemiyor bakma sen ülkeyi yönetenlerin durup durup ahkâm kesmelerine...
Dünyanın çok yerinde olduğu gibi ülkemizde de insanı değeri yok, kadının çocukların yoksulların yaşlıların, hele onlara benzemiyorsan onlar gibi varsıl değilsen, hiç kıymetin yok...
Yine mi can sıkıcı sözlerim?
Mazlumun dini sorulur oldu, yoksulun partisi, kadınların başının açık kapalı oluşu sorulur oldu, bir daha yeniden...
Sözünde dini olmaz not bırakalım buraya...
Ama ihtiyaç sahiplerinin kapısına giden yok, gidiyor gibi konuşuyorlar hepsi sağcısı solcusu...
Oysa her şey eskilerde kaldı diye sevindiğim zamanlar oldu, ülkem de güzel işler güzel gelişmeler oluyor diye mutlu olduğum huzur bulduğum zamanlar ve sonra...
Sonra bir kenara çekilip şiirler yazdığım, kuşlara selam dediğim zamanlar, ama aldanmışım değişen hiçbir şeyin olmadığını görmek canını yakıyor insanın...
Yine darmadağın ettiler, biri ordan biri kendi sokağından konuşur oldu, insanın yakasını bırakmıyorlar bir türlü...
Kadınların yakasını bırakmıyorlar, çocukların yakasını bırakmıyorlar, kuşlara bile konacak bir dal bırakmayan bir anlayış şimdi inşa edilen...
Dinin yakasını bırakmıyorlar, hepsi bir başka dinden söz ediyor şimdilerde, dünyanın en varsıl hayatını yaşayan Cumhurbaşkanımız, akşamdan sabaha evinde yiyecek ekmeği bulunmayan Peygamberin yolunda olduğunu onu örnek aldığını söylüyor, alkış üstüne alkış alıyor...
Böyle bir dünya, böyle bir ülke ve bizler bu gidişe razı olmamak için itiraz etmeye devam edeceğiz...
Sözümüzün geçmeyeceğini bile bile itiraz hakkımızı kullanmaya devam diyorum dostum... Devam hakkı hak bildiğini söylemeye, talancılara itiraz etmeye devam...
Devam herkesin yiyecek ekmeği olmalı sığınacak bir barınağı olmalı demeye...
Gücümüz yettiğince, sesimizin ulaştığı yere kadar, devam ülkede insanca bir yaşam hakça bir paylaşım olmalı efendiler demeye...
Böyle bir gayretimiz olmayacaksa, neden yazıyor insanları neden meşgul ediyoruz ki?
Ne dersin yazar arkadaş?
Yaptıklarınız talandır hırsızlıktır arsızlıktır demede çok geç kaldık,birilerine,bilerek birilerine diyorum aslında sende biliyorsun sözün nereye gittiğini ey kent ahalisi..
Sende gazeteci arkadaş,sen herkeseten çok biliyorsun kente kimlerin ihanet ettiğini ağaçları kimlerin yaktığını yıktığını yok ettiğini,ama nedense varsıllara hiç sesisin çıkmadı senin yazmadın söylemedin dillendirmedin talancıları...
Sende sustum imam arkadaş, her şeyi dillendirdin de,sözünü etmedin kenti talan etmenin sokakları yaşanmaxkılanların kimler olduğunu.
Ve şimdi ülkenin her kentinde olduğu gibi bu kent de bir istila talan altında beyaz adamların parayı her şey sananların ya da Tanrı yerine koyanların...
Bana inanma gerçekten diyorum bana inanma,ama kent adına bir endişen varsa çık dağlara göreceksin kimler nasıl el koymuşlar talan etmişler ormanları tepeleri ve hiç utanmadan buralar benim demekten hiç çekşnmiyorlar.
İbrahim söyle onlara?
Mazlumun dini sorulmaz, kim mazlumsa onun yanında olmak öğretildi bize...
Sorulmaz yoksulun, ihtiyaç sahibinin dini...
Hele çocukların...