Bildiğim şeydi ama kitap fuarında bir daha öğrendim ki çocuklar çok masum. Çocuklar, gençler büyük dediklerimizden çok dürüst ve kalpleri hep aydınlık...
Bunu bir daha gördüm kitap fuarı günlerinde...
Evet çocuklarla, gençlerle, öğrencilerle konuşmak, onlara bir şey anlatmak, onları dinlemek bir başka güzel. Keşke çocukları, gençleri, özellikle kızları dinlemeyi, onları önemsemeyi akıl edebilselerdi büyükler, siyasetçiler particiler...
Hangi konuda konuşursanız konuşun, eğer gönül dili, insan dili kullanırsanız konuşurken, onlar can kulağı ile dinliyorlar seni...
Gözlerindeki ışığı, kalplerindeki aydınlığı görüyorsunuz, eğer görmek isterseniz…
Yüzlerce, “evet evet yüzlerce” gençle, çocukla, öğrenciyle konuştum kitap fuarında. Fuar deyip durduğuma bakmayın benim. Kendini kentin efendisi, yetkilisi sanan kimilerinin hışmına uğradım ama sonuna kadar direndim zalimliklerine, sanırım ben kazandım...
Çünkü onlarca, hatta yüzlerce kişi “Sen kazandın” dediler yakından uzaktan yemin olsun...
Ama şimdilik daha ötesini yazmak istemiyorum...
Mesela çocuklara, öğrencilere, bazı gençlere oturdukları sokakta kaç yıldır oturduklarını sordum. Bazıları doğduğu günden beri, bazıları beş-altı senedir, bazıları daha başka senelerden söz ettiler...
“Doğduğum günden beri” diyenlerin Alanya’nın yerlisi olanlar olduğu belli... Dedim ki çocuklara, “Şimdi sizler bu oturduğunuz zaman içinde beş senedir, on senedir veya üç senedir şehrin kaymakamının veya kentin müftüsünün sokağınızda bulunan bir yoksulun, ihtiyaç sahibi birinin, yaşlı bir adamın, yaşlı bir kadının evine gelip halini hatırını sorduğunu gördünüz mü veya duydunuz mu? Ya da mahallede söylentisi oldu mu, kaymakamın, müftünün bir yoksulun ansızın ziyaretine geldiğini? Komşular duydunuz mu? Dün akşam kaymakam ya da müftü falan komşumuzu ziyarete gelmiş halini hatırını sormuş diye konuşulduğunu?”
Gençlere dedim ki, “Bu insanlar diyorlar ki bize, biz sizlerin efendisiyiz. Efendiler kölelerinin ayağına gitmez” diyorlar ancak köleler efendilerin ayağına gider. Efendi izin verir, müsaade ederse görüşebilirler...
Yok kimseleri kışkırtmıyorum. Sadece bu sistemin insana değer vermediğini, insana saygı duymadığını, özellikle yoksulları, kimsesizleri, yalnızlığa mahkum edilmişleri, ciddiye almadığını, görmezden geldiğini anlatmaya çalıştım..
Yanlış bir söz mü ettim?
Neden ama neden kentten ve insandan sorumlu olanlar bunları düşünmezler? Neden “ayda yılda olsun” reklamsız gösterişsiz kendi halkının evlerine uğramaz, halini hatırını sormazlar? “Bir ihtiyacın var mı demezler?”
Neden hep reklam, gösteriş peşindeler? Sanki yaptıklarını kendi keselerinden yapmış gibi?
Neden hep kendilerini önemsiyorlar cenaze evlerinde bile? Hani halk azizdi? Azizdi insan hani?