"Yaşamak için bir nedeni olan insan her türlü nasıl'a katlanabilir." - Nietszche

 20'lerinizin başındasınız, saygın bir beyin cerrahı olmak için hayatınızı eğitiminize adadınız. Mezun oldunuz ve sonunda o zengin statü sahibi insansınız, üzerine bir de aşık olup güzel bir evlilik yaşamaya başladınız. Hah işte hayatınızın o masalsı baharında sırf Yahudi olduğunuz için bir toplama kampında hapsedildiğinizi, o zamana kadar gösterdiğiniz bütün emeklerin yalan olduğunu ve artık kimliksiz sadece sayıdan ibaret bir insan haline geldiğinizi düşünün.

     İşte "İnsanın Anlam Arayışı" kitabının yazarı Victor E. Frankl tam da bunları yaşadı. Ama kendisi umudunu kaybetmedi, insanlıktan nasibini almayan yerlerde en ağır sağlık sorunlarıyla baş etti ama yine de yaşama tutunmak için hep bir sebep arayışındaydı. Bazen gün batımının o pembemsi rengi yaşaması için bir neden oldu bazen de bulduğu kuru bir ekmek can verdi soluğuna. Bu mücadelede ise yalnız değildi Frankl, etrafında yüzlerce aynı onun gibi yaşamak için bir anlam arayan insanlar vardı. Hepsi bir arada bazen destek ve bazense köstek olarak kurtulabildiler bu eziyetten.

     Biliyorum, şimdiye kadar Nazi Almanya'sıyla ilgili onlarca şeyler okudunuz veya izlediniz. Ancak hep aynı bakış açılarıyla gördük biz bu döngüyü. Birçoğu tarihten yola çıkarak yazılmış kurgu hikayelerdi. Ancak bu sefer, tam da bu kitapta o adı geçmeyen insanları öğreneceğiz birlikte. Frankl, yaşama tutunma amacının bu insanları gözlemlemek ve bir gün buradan çıktığında şu anda okuduğunuz kitabı yazmak olduğunu söylüyor bizlere, sırf bu bilgi bile o kadar kutsal bir his ki o sayfaları geçtikçe hissediyorsunuz her şeyi. Bir insanın ölüme alışması, her adımda azrailin ensesinde olması ve bunu kendi dünyasında normalleştirmesi bizlerin empati duyamayacağı kadar korkunç duygular. Ve mesela neden bilmiyorum ben kitapta en çokta intihar eden insanların durumundan etkilendim. Şafak söktüğünde herkes Kapoların korkusundan uyanmışken onlar gözleri açık şekilde kendi pislikleriyle kaplı olan yatakta yatmaya devam ediyor ve hiçbir şeye tepki vermiyorlar. En sonunda ise belki de sırf bunun için sakladıkları o bir dal sigarayı içiyor ve hayatın anlamsızlığı içerisinde ruhlarını teslim ediyorlar Tanrıya. İşte, anlam vermeye çalışırsak her şeye hiçbir anlamı kalmaz yaşamanın her bir zerresinde. Zaten acıkacağım deyip yemek yememekle aynı şey bu anlamsızlık girdabı. Frankl ise bizlere manidar bir ismi olan "İnsanın Anlam Arayışı" kitabında bahsettiği logoterapiyle bir anlam değil bir amaç bulmalıyız ancak o zaman anlamsızlığa karşı savaşabiliriz diyor.

     Empati duygumuzu geliştirmek, insanlığımızı hissetmek ve bakış açımızı genişletmek için herkesin kesinlikle okumak zorunda olduğu bir eser. İyi okumalar.