Kaygı hayatımızın bir parçası olan duygusuyken, bazen hiç kaygılanmak istemeyiz. Hayatımızdan kaygı kaybolsun isteriz. Olumsuz haberlerin içerisinde kaybolurken korkularımız da bir bulut gibi uçsun isteriz.
Bir sonraki gün hangi felakete
uyanacağımız konusunda endişelenmek istemeyiz. Ya şöyle olursa, ya böyle olursa
diye düşünmek istemeyiz.
Kaygılarımız hep olumsuz olay ve durumlara yönelik değildir. Bazen iyi şeyler de bizi
kaygılandırabilir. Mezuniyet gibi, yeni bir işe başlamak gibi, sevgili olmak gibi yahut
başka bir şehre taşınmak gibi veya sonunda hayal ettiğin mesleği yapabilmek gibi
pek çok mutluluk verici olaylarda dahi kaygı yaşayabiliyoruz.
Ancak bugün üzerinde duracağımız kaygı, gelecek kaygısı. Kişinin öngöremediği,
ne olacağını bilemediği ve üzerinde kontrol sahibi olamadığı gelecek konusunda
yaşadığı yoğun endişe duygusundan bahsediyorum. Hani böyle en kötü senaryoları
hayal ettiğimiz ve onların gerçekleşmesinden korktuğumuz için uykularımızı kaçıran
düşüncelerden bahsediyorum. Tanıdık geldi mi?
İçinde bulunduğumuz dünya inanılmaz bir hızda değişip dönüşürken, bu hıza ayak
uyduramamak da bir kaygı yaratır. Sürekli bir şeylere geç kaldığımız ve asla tam
olarak iyi bir şey yapamayacağımızı düşünebiliriz. Belirsizlikle tam bir sarmal ağına
dönüşen bu duygular, yaşadığımız dünyaya karşı güven duymamızı da engeller.
İhtiyaçlarımızı karşılayabilmek önemli bir nokta. Her yaşta farklı şeylere ihtiyaç
duyarız ve bunları sağlamaya çalışırız. Çoğunlukla maddiyatla ilişkili olan
ihtiyaçlarımız, gelecek söz konusu olduğunda tam bir belirsizlik yaratmaktadır.
Ekonominin her geçen gün kötüye gitmesi, alım gücünün düşmesi veya alınan maaşı
her gün gelen zamlarla denkleştirmek zorlaşıyor. Hal böyleyken de yarını düşünmek
ve gelecekte neler olacak, tüm bunlar nereye gidiyor diye düşünmek ister istemez
içimizin daralmasına ve kaygılanmamıza neden olacaktır.
Maddi konular dışında gündelik hayatımızı etkileyen politik süreçler, bizim
kontrolümüz dışında hayatımızın tam ortasına müdahale edebiliyor. Bir de tüm
bunlar arasında kendi varlığımızı tamamlayabilmek ve varoluşumuzu anlamlı
kılabilmek için bireysel olarak çözmemiz gereken krizlerimiz var. Bunlar bana yetmez
derseniz toplumun beklentileri, çocukluğumuzdan beri mücadele ettiğimiz konular
veya içinde bulunduğumuz sağlıksız yaşam koşulları gelecek kaygısı yaşamamıza
neden olabiliyor.
Tüm bunlardan bir çıkış yolu bulabilmenin bir yöntemi var diye soracak olursanız
evet var diyebilirim. O da en temelde umudumuzu kaybetmek ve gelecekte bir
şeylerin daha iyiye gideceğine dair inancımızı yitirmemek. Kolay değil farkındayım
ama başka türlü her gün bu hayata gözlerimizi açmamızın başka bir nedeni olamazdı
değil mi? Ne dersiniz?