İlk Covid-19'un çıktığı zamanları hatırlıyorum. Yaşım gereği kuş gribi veya domuz gribi zamanlarını pek bilemediğimden benim için salgın, virüsten kaynaklı insanların teker teker ölmesi ve ne ortaya çıkan hastalığa ne de çözümüne kimsenin bir cevap bulamaması durumu hepsi sanki bir film de hepimiz kadrajın içinde yer alıyormuşuz gibi geliyordu bana.

Deliler gibi maskeyle sadece ağzını kapatan insanlara bağırıyor, aldığımız her şeyi sabunlu suyla yıkıyor, kendimizi sarılmaktan ve dokunmaktan mahrum bırakıyorduk. Dünyanın sonunun geldiğini düşünüyor, bendimizi izole edersek kurtulabileceğimizi sanıyorduk.

    Şimdiyse size üzücü bir bilgi vereceğim; biz zaten Dünya'nın sonundayız arkadaşlar. Öyle bir patlama olacak meteor düşecekte bir anda silineceğiz diye bir durum yok. Korkularımız, gururlarımız, kötülüklerimiz yüzünden yavaş yavaş kendimizi sileceğiz bu diyardan.

      Peki ya corona? Şimdi kabul edelim herkes bir ömür maske takacağımıza yeni dünya düzeninde aralara sopaları koymadan halay çekemeyeceğimize inanmıştı. Peki ya inandıklarımız gerçek olsaydı? Biz ucuz yırttık ama ya Jack London'ın Kızıl Veba kitabında bahsettiği gibi bir virüsle karşılaşsaydık. Bu virüs öyle bir illet ki, insana bulaştığı anda onu kıpkırmızı yapıyor ve anında bütün vücudunu uyuşturup kalbini patlatıyor. Nasıl bulaştığını da bilmiyor kimse temas mı bakış mı ses mi bilmeden yaşıyorlar sadece. Kötü yanı da şu ki hastalığın çözümü de bulunamıyor. Çünkü çözüm bulması gereken bilim insanları da ölüyor.

      Düşünün böyle bir salgınla karşı karşıyayız. Dünyanın yüzde doksanı yok olup gider ve şanslı olanlarla yaşam döngüsü devam ederdi de mi? Ama nasıl edecekler? Elektriği, interneti, ulaşımı, sağlığı, onu, bunu, şunu bilen kimse kalmamış yer kürede herkes ölmüş herkes. Hah n'olur herkes ölürse? Ben size söyleyeyim, kalanlarda ayaklar baş başlar ayak olur. Günümüzde statüyü belirleyen eğitim ve kültür seviyesinin yerine kaba kuvvet hüküm sürer. Etik duygular kalmaz rızasız ahlak yozlaşması ve vahşi yaşam geri döner.

       Düşününce gerçekten olası bir hastalık ve olası bir sonuç bu durum. London ise bunu 1912 yılında yazmış. 2012'de böyle bir salgın çıktığını hayal etmiş kendisi. Size de önereceğim şu ki bu usta ileri görüşlü yazarın Kızıl Veba kitabını okuyun ve yukarıda bahsettiğim komplo teorilerini her boş kaldığınızda düşünüp halinize şükredin. Esen kalın.