Bu yürek seni düşünürken yoruldu falan demeyeceğim ve imkân dâhilinde ülkeyi yönetenlerden kentleri yönetenlerden de söz etmeyeceğim inan... Camilerde gerçekleri söylemeyen gerçekleri saklayan arkadaşlardan da, yani imamlardan vaizlerden yeşil sarıklı hocalardan da...
Yok, hayır gerçekleri yazmayan gazetelerden de yazarlardan da, güçlünün yanında olmayı gazetecilik yazarlık sanan arkadaşlardan da söz edecek değilim...
Yalanları başlarına ateş olsun yalancıların, talancıların canı çıksın, canı çıksın hak hukuk bilmez yöneticilerin...
Allah kahretsin insanlığın kadınların çocukların üstüne ölüm kusan İsrail’in ve buna susanları...
Canı çıksın sözün izzetini ayaklar altına alanların, kalemin şerefini düşünmeyenlerin de...
Kuşları kim üzmüşse onların da...
Sonra sokakları cehenneme çeviren rezil anlayış kimlerde varsa...
Söylemeye devam edersek SEVGİLİ!
Şimdi gecenin bu vaktinde sen oralarda bir yerde "kim bilir belki, bir başkasını düşünürken" olsun dedim, bu savaş, bu ölüm bu hainlik bazılarının açlık günlerinde böyle şeyler olur dedim "üşenmedim biliyor musun" gidip denizin en kıyısına adını yazdım...
Sevda devam etsin diye, devam etsin diye aşk, üzülmesin diye şiir yüzlü kadınları ülkemin...
Yoksulları kolla Allah’ım diye dua ettim...
Yardım et Gazzeli kardeşlere anneler çocuklara...
Kuma ellerinin resmini çizdim kendimce, neden çizdimse, alnımı dayar gibi yaptım göklere... Sonra bizim buralardan bazı gazetecilerim “burun kıvırarak” böyle yazı mı olur diye söylendiğini duyar gibi oldum...
Görkemli sözler etmek geçti içimden, etseydim duymayacaklardı, duysalar anlamayacaktılar...
Sonra gidişi gibi muhteşem bir ayak sesi ile çıkıp gelse diye hayal kurdum, çıkıp gelse bende kalmış sıcaklığını iade etsem ve sorsam sahi nerelerdeydin diye...
Sahi nerelerdeydin, soluğuna büyük hasret kaldığım...
Hayalse hayal geldin işte, kentin pis kokularına aldırmadan aldırmadan yalan kokan sokaklara çıktın geldin...
En utangaç halimle mavi bir gökyüzü koydum avuçlarına, sonra birkaç kurumuş gül yaprağı dudaklarına...
Dokunmaya çok hasrettim saçlarınla oynadım... Uzun uzun öptüm saçlarından, ne derlese desinler...
Geri alınmaz sözler ettim ellerinin güzelliğine, yağmur rengiydi gözlerin yemin ederim doğru derim...
Geldin sona erdi gönlümün çoraklığı, dağların hatırı için kuşların hatırı için “bir daha gitme” deyip ağladım dizlerinde...
Bir daha iman ettim sevda aşk insandan da öce gelirmiş yürekler de, eğer insansan...