O adam sizde olabilirsiniz. Babanız, amcanız veya kentin öteki ucunda oturan yüreğinde binbir dert taşıyan bir yoksul baba da... Aslında ne çok konuşmaya ihtiyacı var insanın bir başka insanla, insanca kardeşçe Müslüman’ca...
İnsan kendiyle konuşmaya ihtiyaç duyar en çok, ama aklını yitirmekten korkar onu yaparsa...
Nedense aklını kaçırmış diyorlar kendi kendine konuşan insana. Bilmezler ki o, “Kuşların kanadını kırdınız diyordur” şehir ahalisine...
Kuşların kanadını kırdınız...
Oysa insan en çok kendiyle konuşmalı dağlar ile denizler ile kuşlar ile konuşmayı başarmalı insan...
Mesela şehirle konuşmayı başarmalı, şehir ile konuşmayı başarırsa insan dediğimiz varlığın sanıldığı kadar masum olmadığını bir daha görürüz...
Evet, insan masum değil, hele bir de Tanrı’yla araya mesafe koyduysa, merhameti vicdanı bir kenara koyduysa bir de...
Bakmayın arada sırada Allah deyip durduğumuza, cuma günleri camiye gittiğine bazılarını Tanrı’yı unuttu insan...
“İşime, hayatıma karışma” dedi...
Senin, benim, hepimizin, bütün şehir ahalisinin binlerce keşkesi var içinde söylemeye utandığı, söylerse kimsenin yüzüne bakmayacağı sandığı... Günahları var kendinden bile saklamaya çalıştığı, hainlikleri şeytana yoldaş olduğu günleri...
Yani sanıldığı kadar masum değiliz en azından çoğumuz...
Keşke bu kadar dünya derdine düşmeseydik, keşke bu kadar uzak kalmasaydık Tanrı’dan, iyilik yapmaktan, merhametli olmaktan...
Keşke çevremizde düşündüklerimizi, acılarımızı, yoksulluğumuzu, yazdıklarımızı, yazamadıklarımızı konuşabileceğimiz birkaç güzel insan olsaydı da, konuşsaydık kardeşçe dünyanın gidişatını...
Birilerine kandık, kendi gönlümüzü kendimiz incittik, sokakları incittik, şehri yeryüzünü incittik...
Keşke birkaç güzel insan olsaydı konuşabilseydik bunları...
Artık her şey için geç oldu çoğumuz için...
Bugün de böyle sözle edeyim dedim, becerebildiysem...
Selam ile iyilik içinde kalın...