Tamam, ülkede gidişat kötü, sokakların rengi değişti doğru, dayağın şiddetine dayanamayan kadınlarımızın çığlıklar kapılardan dışarı taşıyor bu da doğru, ekmeğimizin tadını kaçırdılar, hepsi doğru...

Biz ne yapacağız, sen ne yapacaksın mesela, ben ne yapacağım, yardım kolileriyle geçinen komşu teyze ne yapacak? Ne yapacak çocuklarına ayakkabı alamayan ve üzüntüsünü saklama gayreti içinde olan köşede oturan Emine kardeş?

Hepimiz büyük şikâyetler içindeyiz kursağımızda biriken sözlerimiz var, bazısını söylüyoruz, bazısını söyletmiyorlar... Aslında bu işler böyle ola geldi bu ülkede... Canım kardeşim insanlar ülkemizde yoksulluk içinde ölüme terk edilen Mehmet Akif’in cenazesini kaldıramadı insanlar hatta Mareşal Fevzi Çakmak’ın...

Yalnız şimdilerde değil, geçmişte de çok baskılara zulme uğradı ülkenin insanın bir kısmı... Ama konuşamıyoruz yazamıyoruz bu işler neden böyle diye soramıyoruz...

Ama ne yazık ki, halkımız ne yazık ki insanlar her zaman kendilerinden sandıklarını hep kutsadı, hep onlara alkış tuttu ve bu tavrımızdan duruşumuzdan dolayı bir şey değişmedi ülkede...

Mesela şimdi bile desem “bakın güzel kardeşler, ey şehir ahalisi, bakın benim güzel halkım!” ülkemizde tam on sekiz sene azan aslının dışında okutuldu ülkemizde, tam on sekiz yıl...

Ama o dönemde bile İstiklal Marşı “bu ezanlar ki ebediyen yurdumun üstünde inlemeli” sözleriyle okunmaya devam edildi...Yani iki yüzlülük her yerde, siyaset dünyasında din alanında, basın yayın alanında, hepsi seni kandırmak seni kendi yanlarına çekmek için, oyun içinde oyun kuruyorlar, ben söylemiş olayım da, sen yine bildiğini yap..

Sırtımızı geriye dayayıp “OH BE!” deme şansımız da yok, böyle bir hakkı sana kullandırtmıyorlar, eğer onlardan değilse...

Onlar kim deme, onlar işte... Bütün siyasetçiler bütün partiler, kendilerince sana akıl veren seni yönlendiren gazeteciler yazarlar,  dinden söz edenler...

Kefeniyle gezer gibi geziyoruz gezerken, yarın sabah ne olacak bizi ne karşılayacak, benzine mazota kaç para daha zam gelecek düşüncesi meşguliyetimiz...

Evi kira olan kişilerin evinin kirasını ödeyip ödememe kaygısıyla yaşıyor olması... Babaların işsiz kalışları annelerin tencerelerinde hep hüzün, hep acı ve yoksulluk kaynaması...

Peki şimdi ne yapacağız sorusunu tekrar edersek, yapacak şey insan kalmaya merhameti büyütmeye vicdanlı adamlar vicdanlı kadınlar olmaya devam edeceğiz... İyiliği kardeşliği paylaşmayı çoğalmaya devam edeceğiz ve hakkı hakikati söylemeye devam, ama kırmadan dökmeden...

Allah yolunuzu açık etsin, Allah kalbinizi tutmayı bırakmasın...