Günümüzde unutulmuş kelimelerden biri de “Tevazu.” Mütevazilik aslında tevazu kelimesinin yanlış kullanılmış hali “alçak gönüllü” demek. Üstün niteliklerini ortaya koymaktan kaçınmak demek. Övünmemek demek.
Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: “Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?”
“On yılda” demiş kavak. “On yılda mı?” diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. “Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak…” “Doğru” demiş ağaç. Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye başlamış, sonra yapraklarını düşürmeye. Soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa: “Neler oluyor bana ağaç?” “Ölüyorsun…” demiş kavak. “Niçin?” demiş kabak. “Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için…”
Şimdilerde görgüsüzlüğün, kendini beğenmişliğin, kibrin normalleştirildiği günler yaşıyoruz ne yazık ki. En kötü yanı da bu davranış şekillerine prim veriyoruz ki bu tipler kendilerini haklı görmeye başlıyor. Aslında biz nasıl öğrenmiştik? Kendimizi başkalarından üstün görmemeyi, sevgiye, saygıya değer vermeyi… Alçak gönüllülüğü en büyük erdemlerden biri sayardık. Ne var ki artık bu böyle değil. Bazı insanlar kendilerini dev aynasında görüyor, durmadan kendilerini övüyorlar.
Halbuki önce bir durup düşünelim. “Ben kimim? Kime göre nasılım? Gerçek dostum var mı? Varlığımın başka insanlara bir faydası var mı?” Ancak o zaman farkına varır ve doğruyu yanlışı ayırt ederiz. Ne güzel vasıftır mütevazilik ancak alçak gönüllü, kibir ve enaniyetten uzak insanlar için kullanılır. Bencil insanların rağbet gördüğü günümüzde, tevazu sahibi insanlara ihtiyacımız var. Kendi özümüze dönüp, kendimizin farkına vardığımız zaman herkesin kendine göre farklı konularda üstünlükleri ve zayıflıkları olduğunu anlarız. Ancak o zaman kibirden kaynaklanan hesaplar içine girmeyiz. İnsanların güzel davranışlarından ilham alırız. Aslında önemli olan bir yere gelebilmek değil, bir yere geldiğinde hala insan kalabilmek…