Bazen dağlar ile konuşur gibi yazıyorum... Çünkü benim için dağlar hep masum kaldılar, direnmeye çalıştılar insanların zulmüne... Yani insan sadece birbirine kötülük yapan değil, dağlara denizlere ağaçlara kuşlara da kötülük yapmaktan usanmadı utanmadı...
Hangi dağda ormanların içinde bir villa görsem, işte diyorum, işte zalimin haramzadenin biri daha... Dağlar ülke ahalisinin şehir ahalisinin ortak varlığı değil mi, kutsal metinlerin söylediğine göre...
O zaman neden demeyelim “efendi sen bir haramzadesin” diye, sen bizlerin hakkını gasp eden çocukların hakkını kuşların hakkını hatta yağmurun hakkını gasp eden bir zalim, bir beyaz adamsın...
Ne utanman var, ne azıcık Allah korkun...
Hani biraz da kendilerini kınasalar kendilerini ayıplasalar diyeceğim de, maalesef çoğunun öyle hasletleri yok, ve bizler sizler yani şehir ahalisi bu insanları kutsamaları onlara özel saygı göstermeleri anlaşılır şey değil...
Neyse...
Viking kralı Radnar Lodbrok büyücü Adalborj’u huzura çağırır, ve ona “Büyücülük ahlaksızlıktır neden yapıyorsun bunu?” der...Adalborj kellesinin nasıl olsa gideceğini düşünerek “Efendimiz adaletin olmadığı yerde ahlak olur mu?” diye cevap verir...
Adaletsiz bir düzen... Servet para sahiplerini kollayan, güç sahiplerinin haksızlıklarını görmezden gelen, ama yoksullara ahlaktan söz eden...
Büyük hırsızları alkışlayan, küçük hırsızları cezalandıran...
Ayağın baş, başın ayak yerine geçirildiği...
Yani kalbi olanların merhamet sahiplerinin, haksızlığa adaletsizliğe razı olmayanların işi zor...
Dinden söz edenlerin sokaklarda camilerin çoğaldığı, fakat Tanrının hiç dinlenmediği...Sanırım hepimiz bir yerlerde yanlış yapıyoruz...
Ne dersiniz?