Hatırlayın eskiden güzel insanlar konuşurken “Kalpten kalbe yol var” derlerdi ve kalpten kalbe yol da vardı. İnanmayanlar inanmasın, ben inanıyorum kalpten kalbe yol olduğuna... 

Akşamları başka sabahları bir başka güzellikler paylaşan insanlar ile doluydu sokaklar eskiden...

Her şeyi tükettik, kirlettik desem çokları kızacak ama kirlettik her şeyi, en çok manevi güzelliklerimizi...

Öyle bir çağ...

Hatta öyle bir ülke ki, neyi istediğimiz, neyin peşinde olduğumuz belli değil. Belli değil Tanrı’ya inanıp inanmadığımız, şimdi bunları yazıp söylemeyelim mi?

Tanrı’ya inandıklarını söyleyen kimselerin çoğu Tanrı’yı (Allah’ı) camilere ait hale getirdiler. Unuttular Allah’ın her yerde, her saniye, her an insanı gördüğünü gözetlediğini...

Öyle bir insanlık inşa edildi ki...

Bencil olmayı, sokaklarda kibirli kibirli dolaşmayı, yoksullara, fakirlere yukarıdan bakmayı, onları ezik görmeyi insanlık sananlar...

Öyle bir din inşa edildi ki diyeceğim de taşa tutulmaktan korkuyorum, sen ne diyorsun diye... Evet, öyle bir din inşa ettiler ki çok zaman varsılları kutsayan onları haklı gören, talancılara ses çıkarmayan, ormanları yakanlara ses çıkarmayan, dağları talan edenlere susan...

Öyle bir din ortaya çıkardılar ki, toprakların yok edilmesine, ekin tarlalarının yok edilmesine, bağların, bahçelerin yok edilmesine, kuşların, aç sokak hayvanlarının zulme, işkenceye uğramasına hiçbir şey demiyor...

Siz camilerde bu konuların dile getirdiğini, bunları yapmanın, ormanları yakmanın, dağlara villalar kondurmanın, kuşların yuvalarını yıkmanın, kedilerin öldürülmesinin büyük alçaklık, zalimlik olduğunu anlatıyorlar mı hutbelerde vaazlarda?

Çok yanlış sözler mi ediyorum sizce? Öyle düşünen varsa söylesin lütfen... Belki yanlış düşünen benimdir. Çünkü benim kalbim ağrıyor sokakların halini görünce. Akşam haberlerinde verilen haberlerin her biri daha çok acıtıyor kalbimi...

Sen kimsin demeyin, her vatandaş gibi ben de vatandaşıyım ülkenin, ama çok öfke doluyum insanların bu kadar silahlanışına, onlarca sabıkası olan insanlara bu silahları kim veriyor diye sorup duruyorum kendime...

Sahi siz rahatsız olmuyor musunuz bu gidişattan? Silah seslerinden silahlı kavgaların çoğalmasından?

Nereden nereye geldim, kalpten kalbe yoldan silahlanmaya gelmek de ne oluyor öyle değil mi?

Ülke sorunları, insani sorunlarımız, dini sorunlarımız çok olunca “hatırlatmak adına oradan oraya” atlayıp duruyorum işte, bağışlayın...

Bana bir iyilik yap...

Elimden tut güzel insanların olduğu bir yere götür beni...