Tamam, Ülke adına şehir adına yoksul bırakılmış kişiler adına herkes bir şeyler söylüyor, bir şeyler yazıyor bir şeylerden söz ediyor da, kimsenin yaptığı bir şey yok...

Kimseler ortak olmuyor kimselerin derdine, ama konuşuyoruz ama insan olmaktan dinden falan söz ediyoruz...

Hiçbir sözde samimiyetin olmadığı vakitler...

İnsana değer vermeyenler, yoksullara değer vermeyenler, insanüstüne konuşuyorlar utanmazca...

Şehirleri dağlarını ormanlarını denizleri sokakları parselleyenlerin hemen hemen hepsi şehir üstüne konuşuyorlar...

Mevcut sistem talancıların utanmazların çoğalmasına neden oluyor... Adaletten haktan hukuktan insan olmaktan söz edenleri görmezden geliyorlar yok sayıyorlar...

Ve sen ey insan/sen nedense yine en çok onların safında yer alıyor onlar iççin vuruşuyorsun, onları günahlarına ortak oluyorsun...

Siyasetçiler samimi değiller, samimi değiller dinden imandan söz edenler hatta yoksulara ihtiyaç sahiplerine yardım etmekten söz edenler...

Mesela bu şehirde kaç imam tanıyorsunuz, bir yoksulun evine ihtiyaç malzemesi taşıyan ve kentin müftüsünü Kaymakamımı Belediye başkanını gördünüz mü bir yoksulun evinden, tek başına çıkarken

Biz diyorlar/biz sizlerin efendisi önderi sizlerin önderi idarecisi diyorlar en çok,ve en çok özel günlerde gösteriyorlar halka yüzlerini...Ama varsılları ama servet ve para sahiplerini büyük bir sevinçle karşılıyorlar...

Öyle değil mi?

Mesela sıradan insanlardan yoksullardan kaç kişi kentin Kaymakamı ile kentin Belediye Başkanı ile hatta partilerin ilçe başkanları ile ve yine hatta kentin müftüsü ile görüşebilir konuşabilir sizce?

Hatta doğruyu söyleyin...

Çok talan ediliyor insanımız, din çok talan ediliyor ve ahlak sevgi hak hukuk talan ediliyor, ama bunu anlatmak söylemek hiç de kolay değil bu sistem de...

Ondan diyorum gelin dağılalım ey halkım, gelin yalan söyleyenleri senin omuzlarında yükselenleri yalan söyleyenleri dinlemektense kendi kalbimizi dinleyelim, vicdan muhasebesi yapalım, Tanrı ile konuşmaya ona halimizi arz etmeye çalışalım...

Ondan başka kimseler duymayacak seni/bari sen kendini kandırma... Evet, evet kendimizi kandırmaktan başka bir şey yapmıyoruz...

Derim ki...

Herkes kendi evine dönsün, kendi evini tamir etsin en azından... Tanrıya dua etsin sözleri samimiyetsiz kişileri dinlemektense... Evlerimiz kan ter içinde... Evlerimiz perişan, evlerimiz birer eşya deposu, evlerimiz yoksulluk kokuyor ve seni yoksulluğun ile vuruyor birileri...

Ülkenin yanık yüzlü çocukları, anlıyor musunuz beni... Yoksa hala gönlünüz onlardan tarafa mı?

Dağılmak da bir yoldur kimi zaman...

Filmin en güzel noktası ise sonunda Halis Serbest ve İstanbul sözleşmesiyle ilgili yazılanlar oldu. Umarım böyle yapımlar sayesinde bazı konularda farkındalık kazanılır ve bazı adımlar atılır artık.

Yine de böyle bir filmde emeği geçen herkesin eline yüreğine sağlık. Halis Serbest gibi bir 'insanın' yaptıklarını bütün bir Türkiye'nin izlemesi çok mantıklı bir hareket. Ne kadar film Adana'da gösterimden kaldırılsa da herkes izledi sonuçta.

Kısacası müzik tarihimizde yer alan ve ses getiren bu konuyla ilgili olan yapımı ben izlemenizi öneririm. İzlerken keyif alacağınıza ve filmden çıktıktan sonra uzun uzun yorumlar yapacağınıza adım gibi eminim.

Ve buradan da anladığımız gibi kızlarrrrr, seven erkek sözde bırakmaz ve bir ilişkide sözlü, cinsel, fiziksel, maddi, manevi herhangi bir şiddet varsa o ilişkiden de hayır çıkmaz. Çünkü şiddetin hiçbir türlü affı ya da açıklaması yoktur. Güzel kalplerinizi taşlaşmış kütükler için harcamayınız. Sevgi her şeyi çözer ama sevgisizliği asla. İyi seyirler.