Dünyanın kirlendiğinden söz ediyoruz ve yine şehirlerin sokaklarının kirlendiğinden herkes söz ediyor da, ama neden diye sormuyor kimse, neden bu kar kirlettik sokaklarını şehirlerin?

Kimse dediğime bakma,öyle hayal kurdum bir insan olarak, insan olan herkesin rahatsız olmasını istiyorum gidişattan..

Akıl almaz kavgalar ile dolu sokaklar, artık hiçbir insanın hayatı evi kadını kızı ailesi emniyette değil dersem, yanlış mı demiş olurum ey şehir ahalisi?

Ya da laf mı etmiş olurum ülkeyi yönetenlere, şehirleri yönetenlere, ne yapalım susalım mı, susacaksak neden?

Şairce bir hayal ve yürekçe insanca...

Sabah uykumdan uyandığımda, bahçedeki zeytin ağacının benim gözlerimi açmamı büyük bir heyecanla beklediğini düşünmek istiyorum bazen... Ağaçlardan kuş sesleri duymak istiyorum, hayırlı sabahlar komşu desin karşı balkondan bir ses...

Bu gün nasılsın diye sorsun, yüreğim öküz yüreği gibi çarpsın güneşin doğuşunu seyrederken...

Uyandığımda yanımda ol diyen bir kadın bir eş bir sevgili, saçları kelebek kantları gibi uçuşan...

Tamam demeliyim, tamam “peki sen burada yanımda olacak mısın ben uyandığım da?” deme huzuru sevinci...

Silmek, karalamak istiyorum kurulmuş bazı cümleleri, yeni cümleler yeni sözler eklemek... Yırtıp atmak eskiye dair “yani kötü günlere hasret günlerine yoksulluk günlere hatta ezansız geçen günlerine dair ülkemin...

Neler neler gördük biz, bu ülke insanı neler gördü, ezansız minareler Kuransız camiler, Jandarma copları köy odalarında, koca göbekli köy tahsildarları kendilerini devlet gibi takdim eden...

Ve aslında değişen bir şey yok, kendilerini başımıza önder seçtiklerimiz, kendi bildiklerini yapmaya kendi çıkarlarını koruyup kollamaya şehri ve insani değerleri talan etmeye devam ediyorlar...

Mesela şimdi buraya bir soru bıraksam desem ki “ey şehir ahalisi!” bu şehrin bu sokakların hali ne desem, sahi sizce her şey yolunda mı gidiyor, desem cevabınız ne olur...

Ve sahi gerçekten bu gidişattan sizce şehir ahalisi sorumlu değil mi? Kentin efendilerini idarecilerini yöneticilerini kutsayan onların sofrasında oturmayı Nobel ödülü sanan gazeteciler yazarlar hiç mi sorumlu değil bu gidişattan?

Canını sıktıklarım varsa, yazdıklarımı söylediklerimi ciddiye almayabilirler...