Yine ve yeniden bir Nolan filmi. Ancak bu sefer filmi tanıtan Nolan’ın kendisi değil, baş kötü karakterimiz, Joker. Evet, evet hepinizin izlediği ve Joker’e hayran kaldığı o film, The Dark Knight. (Kara Şövalye)

DC Comics tarafından 2005’te yayınlanan Batman Begins filminin devamı niteliğinde olan Kara Şövalye filmi 2008 yılında beyaz ekranda seyircisiyle buluştu. Yani Heath Ledger’ın intihar ettiği o sene… Yasımızı tutmadan ve yetenekli aktörü anmadan önce biraz filmin konusundan bahsetmek istiyorum.

Film 4 ana karakter etrafında dönmektedir. Başrol karakterimiz süper kahraman Batman. Onun karşısında duran kötü karakterimiz Joker. Süper kahramana legal bir şekilde yardım eden Harvey Dent ve iki erkeğin de aşık olduğu kadın Rachel. Oyuncuların pozisyonlarına baktığımızda klasik bir süper kahraman filmi gibi gözüküyor evet ama öyle değil. Ki hoş klasik süper kahraman filmleri de bence yeteri kadar güzel. Ancak bu filmin diğerlerinden farklı bir mesajı var. Hah işte, filmin mesajı söz konusu olunca okumuzu yine yönetmenimiz Nolan’a çevireceğiz.

Biliyorsunuz ki Nolan her filminin sonunda seyirciye hayatı sorgulatır ve arafta bırakır. Bu filmde de tam olarak aynısını yaparak imzasını atmış yapıma. Yani, benim bildiğim süper kahraman filmlerinde kötü karakterin başına kötü şeyler gelir. Süper kahraman kazanır, hayat güzeldir, kuşlar uçar ve insanlık yine iyiyi tercih etmiştir vs. Ancak bu sefer böyle olmuyor… Bu sefer daha gerçek bir noktaya değiniliyor. Her insan aynı değildir, her insan iyi değildir. İnsanı kötü yapan sadece yaşadıkları ve travmaları değildir. Bazı insanlar iyidir ve bazılarıysa kötü. Hayat aslında bu kadar basit bir denklemden oluşmaktadır. Bu yüzdendir ki hiçbir hikayede bir kazanan veya kaybeden olmaz. İyilik ve kötülük kime göre tanımlanmıştır? Saf iyilik var mıdır? Her insan doğuştan masum mudur yoksa tam bir şeytan olarak mı var olmuştur? Hiçbirimiz bilemeyiz bunların cevabını. Bu yüzden toz pembeden uzaklaşmalı ve gri olmalıyız bu hayatta. Bazen iyi bazen de kötü olursak ancak mutlu olabiliriz.

Filme değinmeye devam edersek görsel efektler muazzamdı ve Rachel karakteri haricinde oyunculuklar da bir o kadar enfesti. Ancak, Heath Ledger… içinde benimsemişti Joker karakterini ve bir o kadar deliydi. Bakışları, yürüyüşü, her şeyiyle süper zekalı bir anarşistti. Ruhuna sağlık.

Uzun lafın kısası bu filmi izlemeniz için süper kahraman filmlerini sevmenize gerek yok. Nolan filmlerini de sevmenize gerek yok. Sadece izleyin, her türlü beğenecek bir yan bulacaksınız, iyi seyirler.