Uzun zamandır izleme listemde yer alan ve evet ben şu anda gerçek bir casusluk hikayesi izlemek istiyorum dediğim anda izlediğim film:

Snowden. Filme gerçekten çok büyük beklentilerle başlamıştım. Hem hakkında yapılan yorumlar hem eski bir CIA ve NSA ajanının yaşam öyküsünü konu alması beni çok umutlandırmıştı ancak umutlarım yerle bir oldu ve filmi ben pek beğenemedim. Beğenemediğimi de çekine çekine dile getiriyorum, çünkü siz de internetten yorumlara bakarsanız herkes ölüp bitmiş bu film için… ne alakaysa. Filmi 2 farklı şekilde değerlendirmek istiyorum. İlk olarak film bittiği anda verdiğim tepkiyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü ben herhalde filmi tam anlamıyla anlayamadım… son sahnesini izledim ve dedim ki “eee ne var bunda”… Böyle bir tepki vermemin nedeni ise filmin asıl önemli olan konuyu atlayıp biz Türkiye’de yaşayan insanlar için çokta önemli olmayan konuyu baz almasıydı. Edward Snowden’ı araştırdığımda gerçek hayatta önce Özel Kuvvetler’de ardından CIA’de ve sonrasında NSA’da görev aldığı gözüküyor. Buraya kadar doğru, filmde de bu şekilde. Ancak Snowden gerçek hayatta Amerika’nın gizli bilgilerine ve derin devletine şahit olunca bunu hiç epik bulmuyor ve ülkesinin gizli olan her şeyini bütün dünyaya duyuruyor. Bakın, buraya kadar da filmde aynı şekilde yansıtılmış, tamam bu da süper. Ancak !! filmde doğru dürüst işlenmeyen olay şu ki; bizim Snowden abimiz Amerika’nın bütüün kirli olaylarını basına sızdırmış meğer. Ama filmde bu tam gösterilmiyor. Üstün körü çok değinilmeden anlatılıyor. Bakın Snowden abimiz neleri basına sızdırmış: Snowden Bey ilk CIA’e girdiği zamanlarda Epic Shelter adında bir program oluşturuyor. Bu programın amacı işlerin daha düzene girmesi ve yedeklenmesi kısacası bazı şeylerin kolaylaşması gibi şeyler. Ancak, ABD hükümeti bu programı Pakistan’daki terörle alakası olduğunu düşündükleri alanları güncel olarak izleyip saldırabilmek için kullanıyor e bu da tabi ahlak timsali Snowden’ın pek hoşuna gitmiyor. Yani, Edward Snowden Amerika’nın illegal yollarla diğer ülkeleri gözetleyip saldırıda bulunduğunu patlatıyor ancak bu filmde o kadar fazla yer almıyor. Sadece 1-2 sahneyle geçiştirilmiş. Bir diğeri ise, ABD müttefik olduğu ülkelerin bilgisayarlarına gizli gizli kötü yazılımlar yüklüyor ki yarın bir gün bu müttefikler dostluktan cayarlarsa misilleme olarak o ülkeyi kapatabilsinler. Görüyorsunuz, bu aslında ne kadar büyük bir mevzu. Ve bu olay basına sızdırılıyor dünyada herkes bunu konuşuyor ama yine de filmde bu kadar çok dile getirilmiyor. Peki, 2 saatten fazla olan bu filmde dile getirilen konu ne? Neymiş efendim, ABD hükümeti vatandaşlarını gizli gizli telefonlarının kamerasından izliyormuş. Snowden Bey’de bunu vatandaşlara duyuruyor bi kahramanlık konuşması falan yapıyor sanki çok şok edici bir şeymiş gibi. Yani, o kadar abartmışlar ki bu mevzuyu “ya neyin şovundasınız” diyor insan ister istemez. Bütün hükümetler herkesi izliyor. Herkesle ilgili kayıt tutuyor. Bunun mantığını ve olasılığını kurmak o kadar zor değil. Siz Alice Harikalar Diyarında mı yaşıyorsunuz niye şaşırdınız bu kadar? Neymiş, Obama insanların gizlilik haklarını ihlal ediyormuş. Ya kapitalizmin göbeğinizdeyiz. Ortalık kan alıyor bu adam napsın sizinle oturup örgü mü örsün tabi ki illegal işler çevirecek. Özellikle bu devir için politikada etiklik olması ne kadar olası olabilir? Filmin sonunda da Edward Snowden kahraman mı yoksa hain mi diye bir konuşma geçiyor. Bana kalırsa hain. Bu adamlar seni almışlar en gizli birliklerine koymuşlar, sana güvenmişler yetki vermişler sen gizli gizli bilgileri çalıp ülkeyi ifşalıyorsun. Ayıp bence. Seni rahatsız ediyorsa bu olaylar öğrenme yani. Her etik olmayan durumu ifşalıcaksak işimiz iş. Her şeyi bilmek iyi değildir. Az bilgi çok huzur diyerek bu yazımı sonlandırıyorum, şimdiden iyi seyirler dilerim