Hayatınızda hiç bataklık gördünüz mü bilmiyorum. Bataklıklar gizli veya açık olabiliyor. İçine düşen şeyleri yavaş yavaş yutmaya başlıyor. İçine düşen şeyleri kurtarmak için de bilgiye sahip olmak gerekiyor. Yoksa ne kadar çırpınsanız da fayda etmeyecektir.

Bataklıkları düşünüyorum ve sanki ülke olarak kocaman bir bataklıkmışız gibi hissediyorum. Tüm olumsuz haberler sonrasında bataklığa saplanmaya başlıyoruz gibi geliyor. Her bir haksızlık, doğanın katledilmesi, uygulanmayan yasalar, yaptırımların göreceli olması, bazı hayatların daha değerli olması veya paran varsa suçlu olmayışın gibi durumlar bir bir hepimizi bataklığa sürüklüyor.

Değerlerimizi kaybettik! En önemlisi de erdemli ve iyi bir insan olmak enayi olmakla özdeşleşiyor artık. Ne kadar acı değil mi? Üzülmekten başka bir şey gelmiyor gibi görünüyor. Kendi koca bataklığımızda gün be gün batmaya devam ediyoruz.

Hakkını arayan işçiler, evlatlarının kaybını araştıran aileler, yaşadığı şehrin bozulmasına tepki gösteren insanlar, korunamayan çocuklar, ölümüne göz yumulan hayvanlar, katledilen doğa, kirletilen denizler... Hakkınızı aramaya başladığınızda sizden daha kötüsü olmuyor. Ne kadar ironik değil mi? Hak arama sürecinde sonuç alınamaması daha da trajik aslında!

Kimsenin hakkını aramaya çalışmaması gerekirken, hakkını arayan veya sorular soran herkes birer suçlu gibi görünüyor. Bataklık bizim kabusumuz oldu artık. Olmaz dediğimiz her şeyi bir bir yaşayıp, çevremizde şahit oluyoruz. Bataklığımız sınırları aşıp diğer ülkelere ulaşıyor. Kurtulamadığımız kabuslarımızla içinde yaşadığımız bataklığımız, her geçen gün bizi daha çok ele geçirmeye başlıyor. Nefes almak bile zorlaşıyor artık.

Aldığımız her nefes canımızı acıtıyor. Acı çeken, yaşamdan koparılan, şiddet gören, haksızlığa uğrayan, istismar edilen, yıllarca susturulan, ötekileştirilen, yok sayılan, normal sıfatı altında normal olmayan şeyleri yaşayan, ideolojiler nedeniyle kendinden uzaklaşan her insanla birlikte bataklığımız büyüyor ve derinleşiyor.

Kurtaramadığımız her canlı her insan için acı çekerken aldığımız nefes, barındığımız ev bile bazen canımızı acıtabiliyor. Başkalarından esirgenen şeylere sahip olmak utanç verebiliyor. Hep daha fazlasını isteyen insanoğlu açgözlü olmaya devam ettikçe bataklıklar yok edecek bizi. Kendi kendimizin sonunu getireceğiz.

Tüm bunlar bir anlam ifade etmiyor olabilir sizin için. Kim kiminle neredeymiş, hangi yeni defile varmış, ne nerede hangi fiyataymış, hangi markayı giymek, nerede yemek yemek, ne içmek gerekir diye dertleriniz varsa bunlar bir anlam ifade etmez sizin için. Ama unuttuğunuz bir şey var. Bataklık bizi ayırt etmeyecektir. Bataklık hepimiz için var. Kurtaramadığımız her insanla birlikte bataklık büyüyecek ve hepimizi batırana kadar da durmayacak. Ne dersiniz, bir ihtimal bataklıklar kurur mu?