Anlıyorum kimseler duymak istemiyor bir başkasını... Mesela varsıl arkadaşlar duymak istemiyor yoksulların çığlığını, görmek istemiyorlar yetim çocukların ayaklarının çıplaklığını...
İşsiz babaları görmek istemiyor kentin yöneticileri, ülkenin yöneticileri ve her yeri talan etme hakkı olduğunu sanan beyaz adamlar...
Diyorum ki kentin yöneticileri, mesela kaymakamı mesela, valisi, müftüsü duymak istemiyor çaresizlerin seslerini...
Belki, belki çok özel günlerde kendileri isteyince reklam dolu, gösteriş dolu bir yürüyüşler içinde ziyaret ediyorlar kimi evleri, mesela bayramlarda falan...
Öyle değil mi ey kent ahalisi? Sizler bilmiyor musunuz bu işlerin böyle olduğunu? Mahallenin muhtarı, mahalle camisinin imamı, mahallede yükselen kimi acı sesleri, yoksulların, yetimlerin sesini duyan, acısına ortak olan kaç muhtar, kaç imam arkadaş vardır bu kentte?
Elbette zor bu gerçekleri yazmak dillendirmek, bazen korkarak, çekinerek yazıyorum ben de aslında...
İçimde hep bir sonbahar, hep bir kış korkusu taşıyorum yazarken... Ya birileri çıkar “Sen de çok oldun derse” korkusu...
Kimi zaman kendimi sırtlayıp dağlara çekip gitmek istiyorum, ama hangi, dağa?
Dağlar da onların, dağları da işgal eden yine sana efendilik taslayan veya bu kenti “Bundan sonra ben yönetmeliyim” diyen daha başka beyaz adamlar...
Sonra oturup kendi kendime “korkma yüreğim” korkma bize doğruları söylemek düşer, düşenin elinden tutmak düşer, ekmeğini paylaşmak düşer olmayan biriyle...
Bize dedim kendime, bize zulme, haksızlığa, uğrayanları hatırlamak, onların yanında olmak düşer ve direnmek düşer bütün yalanlara, yalancılara, insanları kandıranlara...
Sözün doğrusunu yazıp söylemek dişer...
Kalabalığın ortasında kalanlara, “Kardeş ne yapıyorsun” demek düşer... Allah’ı dinlemek, peygambere uymak her daim hakkın, haklının yanında olmak düşer...
Ama önce kendimiz, kendimiz düzgün olmamız gerekiyor, kendimiz yalandan, kandırmadan uzak olmamız gerekiyor, anlatabildim mi yüreğim?
Duydun mu ne dediğimi?
Unutma birlikte unutmayalım; zor bir yolculuktur bu... Zahmetli, meşakkatli puşt tuzakları olan kimi zaman...
Eskimeyen tek şey insan olmak insan kalmaktır, eskimeyen tek şey doğru söz doğru yoldur...
Biz hep doğru söz doğru yol üzere olalım, anlatabildim mi yüreğim?