Henüz mülteci, sığınmacı veya göçmen gibi tanımlamaları netleştirememişken gündemimizde çok daha farklı konular yer almaya başladı. Kayseri'de ve Suriye’nin kuzeyinde yaşanan olaylar gündemi tetiklemiş görünüyor. Bir anda insanların tepkilerinin büyüdüğü ve giderek şiddete dönüştüğü günleri yaşıyoruz ve bazılarını da uzaktan sosyal medya aracılığı ile deneyimliyoruz.
#ülkemdemülteciistemiyorum hashtagleri ile paylaşılan gönderiler sosyal medyada hızla çoğalırken inanılmaz bir nefret duygusu da ortaya çıkıyor. Mültecilerin ülkemizde olmasını sorgulamaya başlamışken, neden sınır ötesi operasyonlarda yer aldığımızı da sorgulamak gerekiyor. Diğer türlü yanlı bir yerden yaklaşmış oluyoruz.
10 yıldır süren operasyonlar sonucu hayatını kaybeden askerlerin neden orada olduğunu hiç sorgulamadık. Yalnızca büyük bir kahramanlık hikayesi anlatıldı bizlere. Herkesin kendi yerinde olması gerekiyorsa o halde sınır ötesinde askerlerimizin de olmaması gerektiğini kabul etmek gerekiyor.
Kayseri'de sebebi yahut etnisitesi ne olursa olsun hiçbir çocuğun yaşamaması gereken bir taciz olayı yaşandı. Bir anda evler, sokaklar yakılmaya başlandı. Madımak katliamının yıldönümü yaklaşırken, Kayseri’de yaşananlar aslında bir şeylerin hiç de değişmediğini gösterdi. Yakıp yıkmak çözüm diye düşünüyoruz. Kayseri’de tacize uğrayan çocuk için bu kadar öfkeli olabiliyorsak, yıllardır tacize uğrayan diğer çocuklar için nasıl sessiz kaldık bunu sorguluyorum.
Polis raporuyla belgelenen Ensar Vakfı’nda tacize uğrayan çocukları ne kadar çabuk unuttuk. Yahut su satışı gölgesinde birden fazla çocuğa taciz edilmesini ve tehditle saklanmasını unuttuk. Aynı öfkeyi nasıl oldu da burada göstermedik merak ediyorum. Daha farklı bir yerden anlatacak olursam, çocuksa hepsi çocuktu, hepsinin korunmaya ihtiyacı vardı. Şimdi değişen ne oldu? Sokak ortasında öldürülen kadınlar, şiddete uğrayan hayvanlar, kişisel çıkarlar için yok edilen ormanlar.. Tüm bunlar için neden aynı tepkiyi göstermedik?
Söz konusu aynı etnisiteden olmayan birisi olduğunda mı tepki göstermek gerekliliği mi? Aynı tepkiyi yıllar öncesinde hiçbir kişiye elden vatandaşlık verilmeden veya sınırlar açık hava sahasına dönmeden önce neden göstermedik? Belki de sorgulamamız gereken ve öfkemizi göstermemiz gereken kişi en başından beri tüm bunların başında olan sözde yol gösterici olan kişiydi. Görmek istemediniz sadece.
Kol kırılır yen içinde kalır misali kendi içimizde yaşadıklarımızı unuturken ve görmezlikten gelirken, yıllar öncesinde misafirperverlik adı altında sınırlarımızı açtığımız insanları harcamak oldukça kolay görünüyor. Tüm bunların ne kadar politik olduğunu bir kez daha hatırlamak gerekiyor. Sorgulama yaptığımız, cevaplarını bulmaya çalıştığımız sorular sadece öfkemizin ortaya çıkışına neden olmamalı. Başka türlü bir şeye ihtiyacımız var. Ne dersiniz?