Son günlerde üzerinde en çok düşündüğüm konulardan birisi ‘aile’ kavramı oldu. Tanım olarak baktığımızda karşımıza ‘’ aralarında evlilik ve kan bağı bulunan, koca, karı, çocuklar, kardeşler vb.nin oluşturduğu, toplum içindeki en küçük bütün.’’ Şeklinde kitabi bir kavram çıkıyor. Ancak bu kavram bazı noktalarda eksik kalabiliyor. Ne açıdan derseniz hadi gelin birlikte ele alalım.
Aldığım bir eğitimde hocamız aile için sistem demişti. İlk başta neden böyle bir kavram kullandığını anlayamamıştım. Aile genel olarak bireylerden oluşan bir bütün olarak düşünüyordum. Ancak sistem olarak aileyi ele aldığımızda bireylerin birbirine etki edebileceğini ve bu sistemde her bireyin rollerinin olduğunu görmek daha kolaydı. Aile bir sistemse, hem birey olarak rollerimiz hem de aile içinde edindiğimiz rollerimiz önem kazanıyordu.
Aile evet kendi içerisinde bir sistem. Ancak bu sistem sabit değil. Yeni kişilerle büyüyen, hayatını kaybeden bireylerle de fiziksel açıdan küçülen bir sistem. Mantığın zaman zaman devre dışı kaldığı, duyguların ağırlıkta olduğu bir sistem. Bu sistem her zaman düzgün mü işliyor peki? Elbette hayır.
İstismar, taciz veya şiddet gibi durumları ele aldığımızda tüm bunların faillerinin mağdurun ailesinden veya akraba çevresinden karşımıza çıktığını görüyoruz. Ahlaki açıdan birbirini koruyacak bu sistem bazı noktalarda birbirine zarar veren sisteme dönüşüyor. Patolojilerin ortaya çıkabildiği bu sistem içerisinde bireyler hayatının her döneminde aile yaklaşımları nedeniyle psikolojik açıdan problemler yaşayabiliyor. Bunun yaş, cinsiyet veya sosyoekonomik düzey açısından ayrımlanabilecek bir noktası maalesef bulunmuyor.
Bir de aile kavramındaki kan bağı noktasını ele almak gerekiyor. Çevrenizdeki insanları düşünün. Dostlarınızı, arkadaşlarınızı veya işyerinizdeki insanları. Kan bağımız olmadığı halde kardeşimiz gibi olan dostlarımızı düşünelim. Her durumda yanımızda olan, bir telefon ile hemen yanınıza gelen insanları düşünelim. Belki kan bağımız yok ama gönülden bağımız olan insanlar.
Hayatımızdaki bu insanlar bir yerden sonra ailemiz gibi oluyor. Yıllar geçtikçe onların varlığı ile yaşamımız daha da güzelleşebiliyor. Bu nedenle sadece kan bağımız olan insanlardan değil de ikinci ailemiz olan insanların sosyal desteği daha kıymetli hal alıyor. Çünkü gönülden yapılan her adımın bir karşılığı veya zorunluluğu olmadığını biliyoruz.
Aile üzerine düşünürken, kan bağımızın olmadığı ama yanlarında kendimizi evimizdeymiş gibi hissettiğimiz insanların varlığına dair derin bir mutluluk duydum. Gündelik hayat içerisinde çok fark etmeyebiliyoruz veya kıymetlerini yeterince anlamayabiliyoruz. Belki de sadece hayatımızda var olduğu için teşekkür etme fırsatımız olmuyor. İsterim ki, onları hatırlayalım bu hafta ve her birine teşekkür edelim. Çünkü bizler sadece birey olarak değil, çevremizdeki güzel insanlarla daha da büyüyen insanlarız. Onlar iyi ki var. Ne dersiniz, sizce de öyle değil mi?