Bana bir film öner deseniz herhalde aklıma gelecek ilk film Özgürlük Yazarları olurdu.

Neden mi? film içerisinde her duyguyu barındırıyor; üzüntü, sinir, neşe, umut, gurur, hayal kırıklığı, ümitsizlik... her şeyi. Bunun nedeni de tabiki de filmin gerçek bir hikayeden uyarlanmış olması. Bu nadide eserin konusundan bahsedecek olursak:

 Özgürlük Yazarları filmi 2007 yılında vizyona girmesine rağmen olayın asıl hikayesi bu tarihten birkaç yıl öncesine dayanıyor. Filmin konusu yapılan ırkçılıklar ve göçmen ölümlerinin çoğalması yüzünden Amerika'da "beyaz olmayan" insanların ayaklandığı dönemlerde, yani 90'larda geçiyor. Amerika, filmlerden göründüğü gibi her zaman neşeli, zengin ve lüks bir yer değil tabi ki. Asıl gerçek Amerika bu filmde de gözüktüğü üzere ırkçılığın hadsafhada olduğu ve ayrımcılıklardan dolayı herkese aynı imtiyazların sağlanmadığı bir ülke. Kuruluşundan bu yana her zaman insanları renklerinden dolayı ötekileştiren Amerikan rüyasında durumların hala böyle olduğunu gördüğümüz haberlerden de biliyoruz malesef ki. Uzun lafın kısası yine böyle bir dönemde devletin bu ırkçılığa son verebilmek adına oluşturduğu bir "kaynaştırma sınıfını" anlatıyor film bizlere. Bu sınıftaki onlarca çocuk köşe mahallelerde her gün canını kurtarmaya çalışarak büyümüş çocuklar. Ancak bunları onlar istemediler. Onlar da sabah uyandıklarında portakal suyunu içip özgür ve mutlu bir şekilde sarı servisleriyle okula gelmek istediler belki ancak dünyanın her yerinde olduğu gibi her insanın kaderi aynı çizilemiyor. 

         Ancak birçoğu yetim veya öksüz ve birçoğu da uyuşturucu satıcısı veya çete üyesi olan bu sınıfa günlerden bir gün tatlı mı tatlı bir öğretmen geliyor. Bu öğretmen onlardan biri değil. Erin adlı bu hanımefendi Amerika'nın güzelliğini yaşamış kaliteli okullarda okuyup karne gününde zengin hediyeler alıp tatillere götürülerek büyütülmüş yani bizim deyimimizle bir balkon çocuğu. Ama bu balkon çocuğunun kalbi koca bir kainat kadar büyük. Neden ve nasıl bu kadar büyük olduğunu ise filmi izleyerek anlıyorsunuz. 

         Bu kibar Erin öğretmen kaynaştırma eğitimi altındaki ve sabıkalı kaderleri daha doğduklarında alınlarına yazılan bu çocukları bataklıktan çıkarıp gün yüzüne kavuşturuyor. Onlara hayatın sadece mahalleleri kadar olmadığını önlerinde birçok yeni seçenek olduğunu ve umutlarını yitirmemeleri gerektiğini öğretiyor. Bunun sonunda da bu öğrenciler ve öğretmenleri kendi hayat hikayelerinden oluşan bir kitap yayınlıyorlar. Ben kitabını daha okumadım ancak filmine bayıldım. Daha fazla vakit kaybetmeden kesinlikle izlemelisiniz. Hayata bakış açınızı değiştirecek olan film bu film. İyi seyirler.