LGS tercih dönemi ardından YKS tercih dönemi bitti ve derin bir bekleyiş başladı.

Liselerine kavuşan öğrenciler gibi milyonlarca genç üniversitesine kavuşmayı bekliyor. Sürekli bir şeyleri bekleyen gençler yeniden bir bekleme deneyimi yaşıyor. Bekleme eylemi umudu ve mücadeleyi içinde barındırır. En azından ben öyle görüyorum. Ağaçlar kesilmesin, orman yok olmasın diye günlerdir bekleyen insanları düşünün mesela. Ya da yıllar öncesinde park yerine avm yapılmasın diye parklarda nöbet tutan insanları düşünün. Bebeğin dünyaya geleceği zamanı düşünün. Uzun zamandır gerçekleşmesini beklediğimiz bir şeyin gerçekleşeceği anı deneyimleme heyecanıdır temelde.

Ancak bekleyişler belirsizlikleri içinde barındırırsa işte o zaman durum her birey için farklı seyredecektir. Belirsizliğe karşı ne kadar tahammülümüz olduğu ile ilgili bu durum. Eğer belirsiz bir durum ile karşılaştığımızda aşırı tepkiler veriyorsak bu durum belirsizliğe karşı hoşgörüsüz olduğumuzu gösterir. Katı ve sabit düşünceler biraz buna giriyor. Bir yerde tahammülümüz yok demek. Zaman geçsin ve hemen beklediğimiz an gelsin diyenler olarak düşünebilirsiniz.

Bir de durum ne kadar belirsiz olursa olsun soğukkanlılığını koruyup karşısına çıkan her duruma karşı daha esnek bir düşünce şekli ile yaklaşanlar bireyler var. Planlanılan durumda bir aksama olsa bile bu durumu olumsuz bir şekilde görmek yerine seçenekleri yeniden gözden geçiren ve kendine yeni planlar oluşturan insanlardan bahsediyorum.

Tüm bunları şöyle düşünebiliriz aslında. Sel veya tsunami yaşandığında ortaya çıkan görüntüleri düşünün. Ağaçları gözünüzde hayal edilen. En ufak rüzgârda kırılan dökülen ağaçları hayal edin. Tüm bu durumlarda yıkılan ağaçların hepsi asla esnemeyen ağaçlar oluyor. Daha sabit ve en ufak darbede kırılan ağaçlar oluyor. Farklı şekilde daha az zarar gören ağaçlar ise daha esnek olan ağaçlardır.

Teoride böyle baktığımızda düşünce ve fikirlerde esnek olmak daha faydalı ve bizler için yararlı olan bir seçenek olsa da gerçek hayatta bunu deneyimlemek her zaman kolay olmuyor maalesef. Her geçen gün karşılaştığımız ve yaşadığımız zorluklar arttığı için bırakın yıllar sonrasını yarını bile öngöremeden yaşıyoruz. Günü kurtarmaya çalışıyor ve gece gelsin de hemen uyuyalım istiyoruz. Tabi bu durum çift mesai yapmayan insanlar için geçerli. Çift mesai yapıyor veya ek işte çalışıyorsanız hayat sizin için sadece koşturmaktan ibaret oluyor.

Günlük hayatımızı düşündükçe nefes almak daha

da zorlaşıyor ve kalp ritmim hızlanıyor. Durup

nefes almak istiyorum ama ben her durduğumda

bir şeyleri kaçırıyor gibi hissediyorum. Sanki bir şeyler akıp gidiyor ve ben elimde tutamıyorum

gibi geliyor. Sonra vazgeçiyorum durmaktan ve çok sonra fark ediyorum. Asıl tutamadığım şey kendi hayatım, gülüşlerim ve tüm yaşam enerjim. Kendimi kaybetmişim ve bulamadan yıllar geçmiş. Ben de olmayacak hayallerin olmasını beklemişim. Bir şeyler artık değişir ve hayat daha farklı olur, gerçekten yaşamaya başlarım diyordum. Güzel güneşli gelecek günleri bekledim hep. Şimdilerde ise bekleyişimdeki umudumu kaybediyor gibiyim. Ne dersiniz sizde durumlar nasıl?