‘Yaramaz çocuk seni!’, ‘Hiç yerinde durmuyor!’, ‘Bir oyuncak da parçalara ayrılmasın yahu’, ‘Ne kadar çekmece dolap varsa hepsi yerle bir!’
...
Bu sözler ve benzerleri size tanıdık geldi mi? Yetişkin olarak yaşımız ilerledikçe keşfetme duygumuzu, yeni şeyler öğrenmek için merak ve ilgimizi kaybederiz. Üşenir, enerji bulamaz ya da gereksiz görürüz.
Hep aynı mekanları tercih eder, belki yeni bir yerde yeni lezzetler denemek yerine alışkanlıklarımızı aynı şekilde devam ettirebiliriz.
Fakat çocuklar böyle değil. Biz de çocukken böyle değildik. Merak ediyor ve her şeyi keşfetme peşindeydik. Büyüklerimizi, yemekleri, bahçeleri, ağaçların ucundaki meyveleri, çiçeklerin nasıl rengarenk olduğunu, kedilerin sivri dişlerini... kısacası dünyayı…
Boyumuz nasıl uzar, topa neden top ismi verilmiş, dişlerimiz düşünce yenisi çıkar mı?
Ve daha nicesi...
Çocukluğunuzdaki o muazzam ve anne babamızı delirten sorularımızı hatırlayalım. İlgisi ve odağı her yerde olan, enerjisi yeni şeyler için asla tükenmeyen, oyuncak robotunun nasıl çalıştığını keşfetmek için robotundaki robotu çivilerinden söküp pilleri görene kadar uzun bir çaba gösteren, yumurtanın ne kadar nazik olduğunu keşfetmek için top gibi sektirmeyi deneyen çocuğumuza karşı nazik olalım.
Sizler de bir zamanlar çocuktunuz. Belki size bu şansı ve anlayışı gösteremeyen ebeveynleriniz oldu. Ebeveynlerinizin de ilk anne- baba olma deneyimiydi ve muhtemelen hataları oldu. Şimdi siz farkındalığı yüksek ebeveynler olarak daha iyisini yapmak için çabalayabilirsiniz. Kusursuz ebeveyn yoksa kusurlu, yaramaz, anormal çocuk da yoktur. Çocukluklarını delice yaşamaları için fırsat verin, çocukluk zaten kısmen deli olmak değil midir? :) Sağlıkla ve çocukça kalın.