Her sabah uyandığımızda telefonlarımızı elimize aldığımızda çoğunluğumuzun yaptığı ilk şey bugün Dolar veya Euro ne kadar olmuş diye bakmak oluyor. Özellikle son haftalarda giderek artan kur fiyatları günlük konuşmalarımızı etkilemiş durumda. Arkadaşlarımızla, ailemizle veya iş arkadaşlarımızla yaptığımız konuşmalar son dönemde bu kur artışı veya azalışına yönelik olmaktadır. Bunun dışında sosyal hayatımız doğrudan etkilenmiş durumda. Artan fiyatlar ve her gün gelen zamlar ile birlikte markete gittiğimizde temel ihtiyaçlarımız dışında bir şey alamıyor olduk. Çikolata almak lüks bir şey gibi geliyor. Arabamızın deposunu doldurmak ise bir hayalmiş gibi geliyor. Artık birçok insan benzine gelecek zamları takip edip bir gece öncesinden benzin istasyonlarında ellerinde bidonlarla zam gelmeden benzin alabilme gibi hesaplar yapabilmektedir.
Son dönemde tuvalet kağıtlarına yapılan zamlar sonucu sosyal medyada mizah içerikli paylaşımlar yapılmaya başlandı. Altın vitrinlerinde tuvalet kağıtlarının asıldığı fotoğraflara şahit olduk. Bağımsız haber kanallarında döviz fiyatları değil tuvalet kağıdı fiyatlarının artış oranları ekranda gösterildi. Market alışverişlerinin sanat galerisine döndüğüne dair paylaşımlar yapıldı. Markete gittiğimizde ürünlere uzaktan bakıp uzun uzun üzerinde düşünmeye başladık. Düşüncelerimiz ve yorumlarımız alsak mı almasak mı şeklinde tartışmalara yol açıyor. Trajikomik bir film kesitinde yer alabilecek senaryoyu hayatımızın tam ortasında gerçek bir şekilde yaşamaya başladık. Aldığımız kahvenin, yaptığımız alışverişlerin, yediğimiz yemeklerin, katıldığımız etkinliklerin fiyatlarını kaç Dolar veya kaç Euro olur diye hesaplamaya başladık.
Tüm bunlar olurken duygu durumlarımız inişli çıkışlı bir çizgi gösteriyor. Her geçen gün kendimizi daha değersiz hissedebiliyoruz. Yaşadığımız ülkenin vatandaşı olmayı sorguluyoruz. Gençler bir an önce yurt dışına gidebilme fırsatlarını kovalarken yaşça daha büyük insanlar gençlerin ülkeyi kurtaracağına inanmaktadır. Doğal olarak milyonlar bir sonraki seçimleri dört gözle bekliyor. Peki gerçekten bir sonraki seçimlerde her şeyin değişmesine, değişme ihtimaline olan inancımız nedir?
Türk Lirası’nın her geçen değer kaybetmesi sonucu yaşadığımız olumsuz duygular ve artan geçim kaygımız var. Asgari ücrete zam yapıldı ancak bu zam yaşamımızı sürdürdüğümüz diğer faktörlere yapılan zamlar ile aynı oranda olmaması nedeniyle ilk başta sevinmeye sonrasında gerçek ile yüzleşince üzüntüye neden oldu. Tarihi olaylara ve anlara şahit olurken bu kadar yıpranacağımızı düşünmemiştik. Yüzyıllık bir tarih içerisinde gündemin inanılmaz bir hızla değiştiğini, her geçen gün kötüye giden hayat şartlarını, yönetimin nasıl olmayacağını, geleceğin öngörülemez olduğunu gördük. Sıkışmış ve hapsolmuş hissettiğimiz anlarda profesyonel destek almak istediğimizde ise ücretleri düşününce kendimize yatırım yapmayı da bıraktık. Evlerimizde çoğunlukla televizyon, bilgisayar, telefon karşısında birbirinden farklı olmayan günler yaşamaya başladık.
Günün en karanlık zamanının aydınlıktan önceki zaman olduğunu biliyoruz. Böyle bakınca aydınlığın çok yakın olması gerekiyor. Çünkü daha karanlık bir zamanı henüz görmedik. Ne dersiniz?