Geçtiğimiz yıl 2020 bir an önce bitsin ve 2021 gelsin istemiştik. Umutlarımızı, dileklerimizi ve geleceğe dair beklentilerimizi yeşerten 2021 yılının gelişi ve bu yıl içerisinde yaşadığımız, tanık olduğumuz olaylar hiç de hayal ettiğimiz şekilde gerçekleşmedi. Geçtiğimiz yıl Avustralya’da çıkan yangını takip ederek başlarken bu yıl ülkemizin birçok yerinde çıkan ve binlerce hektar ormanın yok olmasına neden olan yangınlara şahit olduk. Özellikle Marmaris ve Manavgat çevresinde yaşanan yangınlar sonucu birçok canlı yaşamını kaybetti, insanlar evlerini ve işyerlerini kaybetti. Bu süreçte yetkililerin açıklamalarına, çay fırlatmalarına ve çeşitli olaylara şahit olduk. Birlikte dayanışa içerisinde birbirimize destek olurken, gözyaşlarımız ve tüm duygularımız da ortaktı.
Yangın olayları dışında öce Almanya’da yaşandığına tanık olduğumuz sonrasında Kastamonu’da yaşanan sel felaketi haberi ile yeniden üzüntümüz ve endişelerimiz ortak olmaya başladı. Tıpkı yangın olaylarında olduğu gibi sel felaketinde de yaşanan ve alınmayan önlemlere herkes tepki gösterdi. Bireysel olarak destek olmaya çalışırken yaralarımızı yine ortak bir şekilde sarmaya çalıştık.
Hayatımızda Korona’dan sonra yeni bir kavram olarak eklenen müsilaj kavramını deneyimleyerek öğrendik. Marmara Denizi’nde başlayan ve sonrasında Ege’ye doğru ilerleyen müsilajı gördük. Artan deniz sıcaklığı, bilinçsizce denizlere bırakılan atıklar ve iklim değişikliği ile birlikte yok olmaya başlayan canlılar nedeniyle denizin kustuğu müsilaj yeni tartışma konumuz oldu. Temizlenmesi, atıkların kontrol edilmesi ve bir çözüm bulunması adına özellikle sosyal medyada insanlar çektikleri fotoğraf ve videolar ile tepkilerini ortaya koydu. Ağustos ayında çoğunluğu temizlenen müsilaj ile yepyeni şeyler öğrendik: sadece karayı değil, denizlerimizi de kirleterek geri dönüşü olmayan bir noktaya doğru ilerliyorduk.
Korona bu sene de hayatımızda olmaya devam ederken aşı olma sürecine ve çeşitli mutasyonlara tanık olduk. Maskelerimizden hala kurtulamadık ama ilk aşılanma sürecinin üzerinden geçen zaman düşünülünce şimdilerde üçüncü doz aşı olmak içi randevu almaya çalışıyoruz.
Yılın son aylarında hem gündemimizi hem ekonomimizi derinden etkileyen Euro ve Dolar artışı ile birlikte her geçen gün karnımızı doyurmaya zorlandık. Her gün gelen zamlar sonucu hayal edilen yaşamdan hayatta olmayı hedefleyen yaşama doğru şekillenen günler yaşamaya başladık.
Bu yıl yine kadın cinayetleri, hayvan katliamları, yaşam koşullarından dolayı hayatına son veren insanların haberleri ile güne başladık. İş bulamadığı için başka sektörlerde yaşamını yitiren insanların haberlerini okuduk. Koltuklarında otururken halkın yaşamından bihaber olan ve çalışanları, çocukları tokatlamaktan veya azarlamaktan çekinmeyen sözde bakanların haberlerini okuduk. Yapılan açıklamalara ve kullanılan üsluba bir kez daha tepki gösterdik. Haklarını savunmaya çalışan öğrenciler tutuklanırken, işini yapmayan veya yapamayan insanlar terfi almaya devam ettiğine dair haberler okuduk.
Nasıl geçtiğini anlamadığımız bir yıl daha bitiyor. Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da gelecek yıla dair umutlarımızı ve hayallerimizi yeniden yeşertmeye devam ediyoruz. Belki de tüm bu yaşadıklarımız bir rüyaydı ve 1 Ocak sabahı uykumuzdan uyanıp tüm bunların yaşanmadığı zamana geri döneceğiz. Ne dersiniz?