Her gün gazetede, dergilerde, televizyonda veya sosyal medyada o günün olaylarına ilişkin çeşitli olaylar ile karşılaşıyorum. Bu olaylar arasında karşıma çıkan indirim reklamları, ürün tanıtımlarına maruz kalıyorum. Herkeste olan ve hayatı kolaylaştıran, benim güzelleşmemi sağlayan, yaşlanmamı önleyen, mevsime ve mekâna göre daha iyi giyinmem gerektiğini anlatan yüzlerce reklamla karşılaşıyorum. Sonrasında insanların kullandıkları ürünlere ilişkin anlatımlarını dinliyorum. Ne kadar memnun kalmışlar, hayatlarını nasıl kolaylaştırmış veya pandemi sürecinde kendilerine ne kadar iyi gelmiş gibi çeşitli açıklamalar dinliyorum. Tam bunların karşısında herkeste olan ürünleri kullanmayı reddeden ve geleneksel bir şekilde yaşayan insanların anlatımlarını görüyorum. Evi eşya ile doldurmaktansa daha az eşya ile yaşamın sürdürülebileceğini, yeni kıyafet almanın gerek olmadığını söyleyen ve sürekli alışveriş yapanları eleştiren insanlar var. İlk başlarda popüler olan ürünleri almayı eleştiren insanlar şimdi yeni popüler insanlar oldu. Belirli markaların ürünlerine sahip olan insanların popülerliği ile buna karşı çıkan insanların popülerliği neredeyse eşit düzeyde.
Bunlar arasında kalan ve dertleri alışveriş veya yeni bir ürün almak olmayan azınlık gruplar var. Kendi hak mücadeleleri için uğraşan ve her fırsatta bunu ortaya koyan insanlar. Sonra bir marka çıkıyor ve sözde onlara destek olmak adına azınlık grubu ifade eden ürünler ortaya koyuyor. Gökkuşağı içeren ürünler, kadın haklarına ilişkin ürünler, hayvan haklarına ilişkin ürünler gibi çeşitli seçeneklerle karşılaşıyorum. Evet onların haklarının olmasını ben de istiyorum, onları desteklediğimi göstermek istiyorum. Ben de alıyorum bu ürünlerden. Gururla taşımaya başlıyorum. Çok sonra bir gün tesadüfen birisiyle karşılaşıyorum. İkimizde de aynı ürün var. Soruyorum ona, bu ürünün ne için üretildiğini biliyor mu veya neden aldığını merak ediyorum. Herkeste vardı ben de aldım diyor. Yeni moda buymuş ben de modaya yeni popüler olana katıldım diyor. Kafam karışıyor. Benim bir ürünü alma amacımla onunki farklıyken, aldığımız ürünle iletilmek istenen mesaj ikimizde de farklı şekillerde işliyor. Kazanan sadece satın aldığım ürünün üretimini yapan firma oluyor. Benzer durum festival filmler için de geçerli. önceleri daha az kişi tarafından ilgi gösterilen filmler şimdilerde herkesin bildiği filmler haline dönüşüyor. Herkes kendine göre anlamlandırıyor filmi ve bazen keşke herkesin ulaşabileceği bir noktada olmasa bu filmler diyorum. 
Hepimiz, her gün farklı amaçlarla farklı bilgilere ve içeriklere maruz kalırken nasıl oluyor da herkes farklı şekilde bakıyordu duruma. Gerçek ortada değil mi zaten? Göremiyorlar mı bazı durumların altında yatan sebepleri. Nasıl böyle körü körüne inanabiliyorlar televizyonda gördüklerine? Gerçeği bir kenara bırakıyorum var olanı dönüştüren ve kendine göre uyarlayan bir sistem üzerinden nasıl doğru bir bilgi edinebiliriz ki? Onun bize sunduğu film veya dizilere nasıl güvenebiliriz ki? Kesilmiş, montajlanmış, orijinalinden uzaklaşmış veya kopyalanmış içerikler beni nasıl mutlu edebilir ki? Kafamda bu sorular dönerken karşımda oturan kişi popüler olan bu diyor. Herkes bunu izliyor, herkes bunu konuşuyor, sen de ortamlardan uzak kalmak istemiyorsan bunları izlemen gerek diyor. Yine kafam karışıyor. 
Ben olmak istediğim veya hayatın şartlarıyla birlikte yaptığım yolculukta dönüşeceğim kişi arasında ya bir kesişim olmazsa? O zaman yine de ben, kendim olur muyum yoksa kendimden çok uzakta bir hiçe mi dönüşürüm?