Son zamanlardaki gündemi düşündükçe aklıma Susamam şarkısındaki ‘’…"Adalet" sözde mülkün temeli / Tıkamış kulağını duymaz ne dediğini..’’ sözleri geliyor.
Durmadan kafamda yankılanıyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözünün önünde milletin kararına ve seçimine aykırı bir karar verilmesini anlamaya çalışıyorum. Sözde milleti temsil edenlerin ilgilenmesi gereken milyonlarca problemimiz varken hukuka ve insanlığa dair ne kadar aykırı karar varsa alınmaya devam ediliyor. Mantıklı olan tüm önergeler reddedilirken, bizi zora sokacak ne varsa uygulamaya karar veriliyor.
Ben sadece bir vatandaşım. Beklediğim tek şey vatandaşı olduğum ülkede devletin haklarımı koruması ve beni güvende yaşatması. Ancak tüm haksızlıklara karşı mücadele eden vatandaşlarını gözaltına alıp hukuksuzca yıllardır demir parmaklıklar ardında tutuyor olması hiç istemediğim bir çelişki. Ceza alması gereken insanlar bırakın tutuklanmayı işledikleri suçlardan beraat ederken, hasbelkader yaşamaya çalışan ve sadece kendi için değil diğer insanlar için hak mücadelesi veren tüm insanların tutuklu olmasını anlayamıyorum.
İroni olan aslında ne biliyor musunuz? Hukukun temelleri etrafında karar veren insanların açıklama yaparken ekranda beliren pankartlar ve anayasa kitapçığının gönderilmesi. Görevi itibariyle tüm bunlara hakim olması gereken insanların tam da bu noktalara aykırı eylemler göstermesi.
Başka bir çelişki ne biliyor musunuz? Sahile birer balık gibi vuran insanlar. Cansız bedenler. Kendiliğinden ölmeyi tercih etmemiş ancak başka hayatların hayali ile küçücük botlarda insanlık dışı yolculuk yapmaya çalışırken hayatlarının son dakikalarını yaşayan insanlar. Ne isimlerini ne de hikayelerini biliyoruz. Bildiğimiz tek şey özgürce bir yaşam için adım attıkları ve bunun hayali için yola çıktıkları.
Özgürlük herkes için farklı anlamlar ifade edebilir elbette. Ancak ortak noktası herkesin bunun için yaşam mücadelesi verdiğidir. Kimisi hayatı boyunca çalışarak, yaşlılığında istediklerini yapabilme özgürlüğüne kavuşmak ister; kimisi de insanca yaşayabilmek için uygulanan haksızlıkların karşısında olmaya çalışır. Kimisi sadece kendi bireysel özgürlüğünü düşünür, kimisi de başkalarının problemlerini de dert edinir.
Herkes bir şekilde özgürlüğü dert edinirken sadece kim dert edinmez biliyor musunuz? Sarayındaki tahtında oturan padişahlar. Padişahlar için problem yoktur. Yeter ki kendi istediklerinin olduğu bir düzen olsun. Yeter ki rahatı bozulmasın. Zaten bozulursa da padişahlar, kendine göre yeniden bir düzen oluşturur. Sonra ne mi olur? Özgürlük, hak, hukuk ve adalet sadece bir şarkı olarak kalır. Tüm afilli cümleler duvarda asılı dururken, yazıların altında haksızca, hukuksuzca ve adaletsizce kararlar alınır. Düşününce gerçek dışı gibi gelse de tüm bunları yaşıyor olmamız başlı başına bir ironi. Kocaman ülkenin ergen yöneticilerinin aldığı kararlarla trajikomik bir hayatı, nereden denk geldik dediğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Ne dersiniz?