Bu haftaya belki de çoğumuz büyük bir hayal kırıklığı ile başladı. Ortak bir hayalin peşinde beklediğimiz seçim gününün sonrasında istediği başarıyı elde edemeyen tüm insanlar bir hayal kırıklığı yaşadı. Özellikle de cumhurbaşkanlığı seçiminde. Çünkü ortada bir kazanan yoktu. İkinci tura kalan bir seçim vardı sadece. Pazar günü gerçekleşen seçime dair sonuçlanan tek şey milletvekilleriydi. Ancak ilerleyen günlerde yapılan itirazlar sonrasında orada da bazı değişimler yaşandı.

Seçimin kazananı yoktu ve hayal kırıklığı yaşadık derken aslında herkesi kastediyorum. Yani sadece belli bir parti tercihi olan insanlar yoktu. Seçime belki de son zamanların en çok katılımı gösterildi ve milyonlarca insan oy kullandı. Tüm bu insanların bireysel olarak tercih ettiği kişi cumhurbaşkanı olamadı. Sanırsam ülke olarak kafamız baya karışmıştı ki seçimler ikinci tura kaldı.

Hafta sonundan itibaren hiç izlemediğimiz kadar haber izleyip, seçimler hakkında yorumlar yapan insanları izledik. En son ne zaman ülkecek televizyon ekranına kitlendik hatırlamıyorum. Sanırsam 2002 Dünya Kupası’nda üçüncü olduğumuz yıl olabilir. Uzun zaman olmuş değil mi?

Peki, sizlere aslında cumartesi günü Liverpool’da Eurovision Şarkı Yarışması’nın finalinin yapıldığını söylesem, buna ne dersiniz? En son 2012 yılında katıldığımız Eurovision yarışması pandemi sürecindeki bir yıl hariç yıllarca yapılmaya devam etti. Ancak biz yoktur. Sanki daha yakın gibi ama en son Can Bonomo ile katıldığımız yarışmanın üzerinden 11 yıl geçmiş. İnanılır gibi değil ama gerçek.

Sonuç olarak şimdi elma şekerimiz toprağa düşmüş veya pamuk şekerimiz suya batırılmış gibi öyle bir burukluk olsa da zamanın en kadar hızlı geçtiğini unutuyoruz. 28 Mayıs’a kadar da zaman çok hızlı geçecek ve belki de biz 14 Mayıs seçiminde neler yaşadığımızı unutacağız. En uzun gecenin bizler için 21 Aralık değil de artık 14 Mayıs olduğunu unutacağız.

Yıllarca unuttuğumuz birçok olay gibi ülkemiz için tarihi olan 14 Mayıs seçimini de o gün şahit olduklarımızı da unutacağız. Unutunca da ona göre oy kullanacağız. Çünkü yaşadıklarımıza değil de adayların bizlere ne söylediğine, nerede söylediğine, nasıl söylediğine bakacağız. Yok öyle olmayacak diyorsanız ben de yaşadığımız hayatın zorlu koşulları ile oy sonuçları arasında nasıl böyle bir fark oluşabilir diye sorarım. İnsan kendine yabancı olur da nasıl bir hayat yaşadığını bilmezse, sadece söylenenlere bakar. Tabi buna yaşamak denirse. Sahi siz ne dersiniz tüm olanlara?