Sizde de oluyor mu bilmiyorum ama son günlerde kararsızım her konuda. Ne istediğimi, ne yapacağımı veya nasıl bir plan yapacağımı bilemiyorum. Sürekli olarak seçenekler arasında dallanıp budaklanan bir durum içerisinde kalıyorum. Zihnim tam anlamıyla bir netlik beklerken sanki tüm her şeyi ötelemeye başlıyorum. Her şeyi her durumu 15 Mayıs sabahına öteliyorum. Seçim bir geçsin ona göre bakarız diyorum.
Mayıs ayını beklerken içinde bulunduğum günler kendiliğinden geçip gidiyor. Benim dışımda kendiliğinden ilerliyor gibi geliyor. Yaşadığım günleri ben kontrol edemiyormuşum gibi. Odaklandığım tek şey seçim sonuçları. Hayatımızın bu kadar merkezi bir konumunda yer alan seçim geleceğimizi de belirliyor. İş, kariyer, yaşam gibi tüm durumları seçime göre belirleyecekmişiz gibi. Sürekli bir öteleme ve sanki Mayıs 15’inde büyülü bir sabaha uyanacakmışım gibi geliyor. Sıfırlanmış ve yeniden başlangıç yapılabilir bir zaman gibi. Planlarımızı hep pazartesi başlayacak gibi ayarlarız ya işte tam olarak öyle bir pazartesi gibi. Sadece hemen önümüzdeki pazartesi değil, biraz daha ötelerde olan bir pazartesi bu.
Peki, tüm bu belirsizlik hali bize ne yapıyor diye düşünüyor muyuz? Belki evet, belki de hayır. Belirsizliğe ne kadar tahammülüz veya hoşgörümüz var? Bu soruya vereceğimiz cevaba göre bu belirsiz süreci yaşama biçimimiz değişiyor. Eğer istediğimiz tam bir netlik ve bu netliği sadece 15 Mayıs sabahına bağlıyorsak sadece iki seçeneğimiz olacaktır. Ya hayal ettiklerimiz gerçekleşecek ya da tamamen hayal kırıklığına uğrayacağız. Peki o zaman şöyle sormak gerekir, hayal kırıklığı yaşamaya ne kadar hazırız?
Amacım olumsuz bir tablo yaratıp iç karartmak değil. Sadece tek bir duruma göre hayatımızı şekillendirmenin sonuçlarının daha büyük bir yıkım olacağını hatırlatmak istiyorum. Eğer kendimizi sadece 15 Mayıs sabahına odaklarsak, başta anlattığım gibi günlerin birbirini kovaladığı ve bizim de kendi hayatımıza birer izleyici olarak baktığımız bir durumu yaşarız. Bu durumda gelecek hiçbir pazartesi veya uyandığımız herhangi bir sabah bizi değiştiremeyecektir.
Peki bu durumda ne yapabiliriz diye düşünecek olursak en başta tüm seçim kampanya bombardımanlarını bir kenara bırakıp kendimize odaklanmamız gerekiyor. Tüm bu seçim koşturmaları içerisinde biz de koşturmak yerine durup bir soluklanmamız gerekiyor. Belki de ihtiyacımız olan şey sadece budur. Hayat sürekli devam eden bir koşturma gibi gelse de arada mola vermek hepimize iyi gelecektir. Unutmayalım ki çıkılan her yolculukta verilen molalar vardır. Bu molalarda ihtiyaçlarımızı giderir ve yolumuza daha rahat bir şekilde devam ederiz. Yeniden bir enerji toplarız. İhtiyaçlarımız kişiden kişiye değişse de ortak olduğumuz tek nokta molaya ihtiyaç duyduğumuzdur. Ne dersiniz, bugünlerde sizin de böyle bir molaya ihtiyacınız var mı?