Emre Altuğ bir şarkısında ‘’sıcak çok sıcak, daha da sıcak olacak..’’ diyordu. Bunu ne için söyledi bilinmez ama tam da bu sıcak yaz günleri için söylediği doğru. Zira Sahra çölüne gitmeye gerek kalmadan çölü kendi mahallemizde yaşamaya başladık.

Klima olan evler şanslı bir şekilde insanların yuvası olurken, bu tür olanaklara erişim sağlayamayanlar ise sıcaklarla nasıl baş edeceğini bulmaya çalışıyor.

Bir hafta öncesinde kalan yağmurlarla ilgili ‘’küresel ısınma yok, olsaydı bu kadar yağmur yağmazdı’’ şeklinde yorum yapanlar şimdiki sıcaklar için nasıl bir yorum yapacak merak ediyorum. Zira ortalamanın üstünde kalan bu sıcaklar, her gün son yılların en sıcağı olarak anılmaya başlandı. Hatta Cuma günü için uyarılar şimdiden yapılmaya başlandı. Son yıllarının en sıcak günü olacağı için tatil olma talepleri dahi gündemde.

Her yıl kış mevsiminde yaz gelsin havalar ısınsın diyoruz. Sonrasında yaz geldiğinde de havalar serinlesin diye söylenmeye başlıyoruz. Sürekli bitmeyen bir döngü bu. Her yıl yeniden yaşadığımız ve mevsimlerin birbirini kovalarken bizim günleri geçirdiğimiz bir döngü.

Bu kısır döngüden çıkmak için iki şeye ihtiyaç var. İlk seçenek maddi açıdan çok zengin olacağız ki yaşadığımız yerin mevsim koşullarına bağlı kalmayacağız. Diğer seçenek de küresel ısınmanın farkında olarak hareket etmek olacaktır. İlk seçenek biraz kendi keyfimiz için geçerli olup pembe bir gözlük ile hayata bakmamızı sağlasa da uzun vadede zararlarını daha ağır yaşadığımız bir seçenek olacaktır.

Daha önce de küresel ısınmanın varlığına ve etkilerine dair yazılar yazmıştım. Ancak havalar serin, yağmur yağması problem değil diye düşünenler için dikkat edilmesi gereken bir durum olarak görülmedi hiç. Havalar ısınsın, yaz gelsin dedik ancak havalar ısınırken birçok bölgede yağış nedeniyle ortaya çıkan selleri görmedik. Odaklandığımız şey kendi tatilimiz oldu.

Sahil keyfi yapayım, denizime gireyim, biraz eğleneyim derken var olan asıl gerçekleri göremiyoruz. Böyle böyle zaman geçiyor. Tüm bunları da ucu gerçekten bize dokunduğunda söylenmeye başlıyoruz. Ancak tüm bu olayların ucunun bize çoktan dokunduğunun farkında değiliz. Bir de bu açıdan bakalım ve düşünelim. Ne dersiniz?